2025 ŞUBAT BÜLTENİ
Singapur’da geliştirilen yenilikçi kağıt batarya teknolojisi, çevreci malzemelerle sürdürülebilir enerji depolama vadediyor.
Singapur merkezli Flint adlı girişim, yenilikçi kağıt batarya teknolojisiyle lityum-iyona güçlü bir alternatif sunmayı hedefliyor. Alev alma riski minimize edilmiş, tamamen geri dönüştürülebilir ve üretim maliyeti düşük olan bu yeni batarya, elektrikli araçlardan enerji depolama sistemlerine kadar, geniş bir kullanım alanı sunuyor.
Selüloz bazlı batarya nasıl çalışıyor?
Selüloz bazlı batarya veya diğer bir deyişle kağıt batarya, iyon transferi sağlamak için selüloz kullanıyor. Geleneksel bataryalarda bulunan lityum ve kobalt gibi çevresel etkileri yüksek metallerin yerine, çinko ve mangan gibi daha sürdürülebilir elementler tercih ediliyor. Selüloz bazlı, esnek yapı sayesinde farklı formlarda üretilebilen batarya, cihaz tasarımında yeni olanaklar sunuyor. Örneğin, piyasadaki bir aracın mevcut yapısına entegre edilebilecek şekilde form verilebiliyor, böylece batarya yerleşimi konusunda yeni çözümler mümkün hale geliyor.
Lityum-iyon bataryalara kıyasla avantajları
Endüstriyel ölçekte üretim
Pek çok yeni teknolojinin önündeki en büyük engel laboratuvardan seri üretime geçiş sürecidir. Şirket, bu süreci hızlandırmak için mevcut lityum-iyon üretim altyapısını kullanmaya uygun bir tasarım geliştirdiğini belirtiyor. Ancak yine de seri üretime geçişte bazı zorluklar bulunuyor. Örneğin, kağıt bataryanın üretim süreçlerine tam entegrasyonu için, elektrot kaplama ve kurutma süreçlerinde bazı modifikasyonlar gerekebilir. Ayrıca, uzun vadeli üretim stabilizasyonunun sağlanması için malzeme tedarik zincirinin optimize edilmesi büyük önem taşıyor.
Potansiyel kullanım alanları
Yeni batarya, elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji sistemleri ve taşınabilir elektronik cihazlar gibi geniş bir kullanım alanına sahip. Şirket, bataryayı test etmek üzere halen çeşitli pilot projeler üzerinde çalışıyor ayrıca yenilenebilir enerji sektöründeki bazı firmalarla iş birliği yapmayı hedefliyor. Selüloz bazlı yapının sunduğu esneklik avantajı, giyilebilir teknolojiler ve akıllı cihazlar için de yeni tasarım olanakları sağlayabilir.
Batarya teknolojileri pazarı
Şirketin iddiaları umut verici, ancak yeni enerji teknolojilerinin laboratuvardan pazara taşınması genellikle uzun ve zorlu bir süreç. Örneğin, geçmişte umut vaat eden birçok batarya teknolojisi, ticari ölçekte üretime geçemeden kayboldu. Solid-state bataryalar ve magnezyum bazlı bataryalar gibi teknolojiler, büyük vaatler sunmalarına rağmen üretim maliyetleri, tedarik zinciri sorunları ve teknik sınırlamalar nedeniyle henüz yaygınlaşamadı. Yine de, daha düşük maliyetli, güvenli ve çevre dostu bir alternatifin mümkün olması, enerji sektöründe heyecan verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Eğer şirket, vaat ettiği özellikleri seri üretimde de sunabilirse, bu batarya yeşil enerji devriminin en önemli oyuncularından biri olabilir.
Gezegenimizin selameti için sürdürülebilir yeşil enerji kaynaklarına geçiş büyük önem taşıyor. Bu yüzden dünyanın dört bir yanında hükûmetler yenilenebilir enerji kaynaklarına önemli yatırımlar yapıyor. Bugün yeşil enerji dediğimizde öne çıkan kaynaklar güneş ve rüzgar enerjisi olsa da yakın bir gelecekte bu durumun değişebileceği düşünülüyor. Çünkü en az bunlar kadar büyük potansiyeli olan yeni enerji kaynakları ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de jeolojik hidrojen.
Okyanusların altında bulunan jeolojik hidrojenin gelecekte önemli bir yeşil enerji kaynağı hâline gelebileceği düşünülüyor. Çünkü yapılan araştırmalar, okyanus tabanında milyarlarca ton jeolojik hidrojen bulunduğunu gösteriyor. Nitekim ABD, bu alanda Ar-Ge çalışmaları yapılması için düğmeye bastı.
ABD Enerji Bakanlığı, Ar-Ge çalışmaları için 20 milyon dolarlık ödenek ayırıp bu bütçeyi çeşitli üniversitelerde, laboratuvarlarda ve şirketlerde çalışan 18 farklı ekibe dağıttı. Bu ekipler, jeolojik hidrojenin çıkarılması, işlenmesi ve daha verimli bir enerji kaynağı hâline getirilmesi için farklı noktalara odaklanan çalışmalar yürütecekler.
Jeolojik Hidrojen, Saf Hidrojenden Oluşuyor
Evrende en çok rastlanan element olan hidrojen, normalde diğer elementlerle bir arada bulunuyor. Örneğin suda oksijenle, metanda ise karbonla birlikte karşımıza çıkıyor. Jeolojik hidrojenin bunlardan farkı ise saf hidrojenden oluşması. Okyanusun dibindeki suyun demir bakımından zengin kayalarla reaksiyona girmesi demirin oksitlenmesine sebep oluyor ve bu reaksiyonun sonucunda ortaya jeolojik hidrojen yatakları çıkıyor.
Okyanus tabanındaki bu saf hidrojen kaynağının verimli bir yeşil enerji kaynağına dönüştürülebilmesi için, çıkarma, işleme ve depolama maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor. ABD Enerji Bakanlığı tarafından görevlendirilen 18 ekibin başlıca görevi de bu olacak.
20 milyon dolarlık ödeneğin 1.3 milyon dolarını alan, MIT'de görevli ekip, yer altında hidrojen üretmeye en uygun şartların nasıl oluşturulabileceğini araştıracak. Reaksiyon için en uygun katalizörün, sıcaklığın, basıncın ve pH seviyesinin ne olduğunu tespit etmeye çalışacak.
Tüm bu çalışmaların temel amacı, büyük ölçekte üretimi daha verimli ve dolayısıyla finansal olarak daha cazip hâle getirmek. Çünkü jeolojik hidrojenin gelecekte önemli bir enerji kaynağı hâline gelebilmesi için, finansal olarak da tercih edilebilir hâle gelmesi gerekiyor.
Türkiye'nin ilk "İklim Kanunu Teklifi", TBMM Başkanlığına sunuldu. Türkiye'nin 2053 yılına kadar net sıfır olma hedefi doğrultusunda sera gazı emisyonlarının azaltılması için hazırlanan teklifte "Adil geçiş", "Birincil piyasa", "Denkleştirme", "Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)", "Gömülü sera gazı emisyonları" ile "Gönüllü karbon piyasaları", "İklim adaleti" gibi tanımlar yer alıyor.
Bu teklifin bir “çatı” olarak görülmesi gerektiği ifade ediliyor. Kanun teklifi yalnızca sanayi sektörünü değil, şehirleri, tarımı, hayvancılığı ve yeşil alanları da koruyan bütüncül bir yaklaşımla hazırlanmış; kapsamı oldukça geniş.
Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, kamu yararı gözetilerek alınacak tedbirlere ve düzenlemelere süresinde uymakla ve bunları uygulamakla yükümlü olacak. Ulusal Katkı Beyanında, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulacak ve bu çerçevede önlemler alınacak.
Kanun teklifinde belirtilen mevzuata ve planlama araçlarına ilişkin hazırlama ve uyarlama yükümlülükleri ilgili kurum ve kuruluşlarca en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar yerine getirilecek. Cumhurbaşkanı, bu süreyi bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak.
Yerel iklim değişikliği eylem planları, en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar hazırlanacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu süreyi, bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak.
Teklif neleri kapsıyor?
Bu teklif, Türkiye'nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon üreten ekonomi olma hedefine ulaşmasını sağlayacak planlama ve uygulama araçlarını düzenleyecek. Yürütme ve yürürlülük dahil 20 ve iki de geçici maddeden oluşan teklifin önümüzdeki hafta komisyon aşaması başlayacak.
Teklife göre İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak ve Karbon Piyasası Kurulu kurulacak. ETS kapsamında esasları yönetmelikle belirlenen doğrudan sera gazı emisyonlarına neden olan faaliyetleri yürüten işletmelerin, bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için İklim Değişikliği Başkanlığından sera gazı emisyon izni alması zorunlu olacak.
ETS kapsamına dahil olan işletmeler tarafından doğrulanmış yıllık sera gazı emisyon değerine karşılık gelecek şekilde yıllık tahsisat tesliminde bulunulması zorunlu olacak. Bunu yerine getirmeyen işletmeler, bir sonraki takvim yılına ilişkin tahsisatlarını teslim ederken belirlenen yaptırıma esas sera gazı emisyonlarına eşit miktarda tahsisatı da teslim etmekle yükümlü olacak.
Şirketlerin çıkardığı bir ton karbondioksit eşdeğeri emisyon için izin anlamına gelen tahsisatlar, sermaye piyasası araçları olarak kabul edilecek. İklim Değişikliği Başkanlığı, sera gazı emisyon izni alınması kapsamında gelir elde ederek iklim dostu yatırımların desteklenmesinde kullanabilecek.
Karbon Piyasası Kurulu ise ulusal tahsisat planını onaylayacak, ETS piyasasında ücretsiz tahsisatların dağılımına karar verecek, birincil piyasada satışa sunulacak tahsisat miktarını tespit edecek, ETS kapsamında hangi oranda denkleştirme işlemlerinin kullanılabileceğine karar verecek, ETS ile ilgili plan, politika, strateji ve eylemleri belirleyecek; uluslararası karbon piyasasına konu olacak sektör, proje ve faaliyetleri tespit edecek; ilgili sınırlamaları, ithal ve ihraca ilişkin temel politikayı belirleyecek.
ETS'deki uygulama ve piyasa esasları Sermaye Piyasası Kurulu ve İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından belirlenirken şirketlerin sera gazı emisyonuna neden olan faaliyetlerini yürütmesi için sera gazı emisyon izni alması zorunlu olacak.
Öne çıkan diğer maddeler neler?
Türkiye Gümrük Bölgesinde ithal edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını ele almak için Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kurulabilecek.
Ulusal Katkı Beyanında yer alan sektörlerde uygulanmak üzere, enerji, su ve hammadde verimliliği, kirliliğin kaynağında önlenmesi, yenilenebilir enerji kullanımının artırılması sağlanacak.
Ürünlerin, işletmelerin, kurum ve kuruluşların karbon ayak izinin azaltılması, alternatif temiz veya düşük karbonlu yakıtların ve ham maddelerin kullanımı, elektrifikasyonun yaygınlaştırılması, temiz teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının artırılması gibi azaltım önlemlerinin alınması teşvik edilecek.
Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, hidrojen teknolojisi gibi iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik yeni teknolojik gelişmeler takip edilecek. - Kaynak: donanimhaber.com
Çölleşme ve erozyonla mücadele ile ağaçlandırma ve toprak muhafaza kapsamında orman dışı alanlarda oluşturulan yutak alanların net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda sürdürülebilir yönetimi sağlanacak.
Tüm eğitim düzeylerinde müfredat ve öğretim programlarının güncellenmesi ve yeşil iş gücünün yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca yapılacak.
Bir yatırımın gerçekten çevreci ve iklim değişikliğini olumsuz etkilemeyen yatırım olup olmadığını belirleyen, izleyen ve bu sayede uluslararası finans akışlarını hızlandıracak, destekleyecek Türkiye Yeşil Taksonomisi kurulacak.
ETS kapsamındaki sektörler başta olmak üzere, iklim değişikliği ile mücadele eden kamu kurumları ve özel sektör şirketleri için teşvikler sağlanacak.
Yeşil finansman ve sigorta mekanizmaları geliştirilecek. Sermaye piyasalarında yeşil ve sürdürülebilir tahvil ihracı teşvik edilecek.
Uymayanlara sert cezalar var
Kanun teklifinde, düzenlemede yer alan yükümlülüklere ilişkin idari yaptırımlar da belirlendi.
Trabzon'un Arsin ilçesinde, içme suyu isale hattından sağlanan su ile enerji üretilecek bir mikro/mini hidroelektrik santrali (HES) projesi hayata geçiriliyor. Trabzon İçme Suyu ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (TİSKİ) tarafından planlanan projede TEMSAN tarafından geliştirilen HİDROTEM mini HES santrali kullanılacak.
İçme suyundan elektrik üretimi
TİSKİ, Arsin ilçesine bağlı Elmaalan Mahallesi'nde, 418 metrekarelik bir alanda kurulacak olan Arsin İçme Suyu Maslak-1 Mikro HES ile yıllık 3.885 GWh enerji üretmeyi hedefliyor. 0.610 MWm – 0.555 MWe kurulu gücünde tasarlanan tesis, yaklaşık 9,5 milyon TL maliyetle tamamlanacak.
Proje kapsamında, içme suyu isale hattından gelen sular türbinlere yönlendirilerek enerjiye dönüştürülecek. 914.64 m zemin kotunda yer alan DY2 su deposundan 2501,94 metre uzunluğunda, 400 mm çapında çelik borularla 525 m kotunda M1 maslağına aktarılacak su, türbinlerin basıncı kırarak çalıştırmasıyla enerji üretecek. Bu süreçte suyun mevcut içme suyu hattına geri döndürülmesi sağlanarak kesinti yaşanmasının önüne geçilecek.
Francis tipi türbin kullanılacak olan tesis, 170 lt/s debideki suyu enerjiye dönüştürecek. Üretilen elektrik, ulusal şebekeye otoprodüktör hücresi üzerinden aktarılacak. Projenin en önemli özelliklerinden biri, içme suyu hattındaki akışın kesintiye uğramadan enerji üretimine olanak tanıması. Böylece hem içme suyu hizmetleri aksamayacak hem de temiz enerji üretimi gerçekleştirilecek.
TEMSAN HİDROTEM mini HES santrali
Belediye isale ve tarımsal sulama hatlarında, içme suyu arıtma tesislerinde, su deposu giriş-çıkışlarında, soğutma suyu kullanılan tesislerde, deniz deşarj noktalarında kullanılmak için tasarlanan HİDROTEM, inşaat gerektirmeyen ve kolayca kurulabilen yapıya sahip.
Geçtiğimiz yıl yapılan açıklamada bu santrallerin Trabzon Arsin Belediyesi, Arsin İçme Suyu ve Arıtma Tesisi’nde ve Zonguldak’ta kullanılacağı bildirilmişti. En düşük 0,5 kW kurulu güce kadar tasarlanan sistem, 1 MW’lık kurulu güce kadar ulaşabiliyor. Bu güç değeri yaklaşık 200 evin elektrik tüketiminin karşılanacağı anlamına geliyor. Türkiye’de HİDROTEM’in kullanılabileceği 1000 MW üzerinde bir potansiyel olduğu belirtiliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2025 itibarıyla Türkiye genelinde uygulamaya koyacağı ‘Depozito Yönetim Sistemi’ (DYS), pilot il olarak seçilen Sakarya’da faaliyete geçti. Şehir genelinde belirlenen noktalara yerleştirilen depozito makineleri, atık malzemeleri kabul ederek kullanıcıların e-cüzdanlarına para iadesi yapıyor.
Avrupa’da uzun yıllardır uygulanan Depozito Yönetim Sistemi, Türkiye’de ilk kez Sakarya’da test edilmeye başlandı. Şehir merkezindeki süpermarketler ve belirlenen noktalara yerleştirilen özel dönüşüm makineleri, plastik, cam ve alüminyum atıkları kabul ederek geri dönüşüm sürecine katkı sağlıyor.
Çevre dostu bu sistemin amacı, atık yönetimini teşvik etmek ve geri dönüşüm bilincini artırmak. Sistemin başarılı olması halinde, 2025 itibarıyla Türkiye genelinde yaygınlaştırılması planlanıyor.
Depozito makinelerinin ödeyeceği geri dönüşüm bedelleri şu şekilde belirlendi:
Şehirde farklı noktalara yerleştirilen geri dönüşüm makineleri, atıkları kabul ederek kullanıcıların e-cüzdan hesaplarına anında ödeme yapıyor. Bu sayede hem çevre korunuyor hem de geri dönüşüm teşvik edilmiş oluyor.
Depozito Yönetim Sistemi Nedir?
Depozito Yönetim Sistemi (DYS), içecek ambalajlarının çöpe atılmasını önlemek ve geri dönüşüm oranlarını artırmak için uygulanan bir çevre politikasıdır. Bu sistem kapsamında, tüketiciler ambalajlı içecekleri satın alırken belirli bir depozito ücreti ödüyor. Boş ambalajlarını depozito makinelerine teslim ettiklerinde ise bu ücreti geri alıyorlar.
Bu sistem Avrupa’da uzun süredir başarılı şekilde uygulanıyor ve atık yönetimi açısından oldukça verimli bir model olarak görülüyor. Türkiye’de de sistemin yaygınlaştırılmasıyla, plastik, cam ve alüminyum atıkların doğaya bırakılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Türkiye Geneline Yayılacak
Sakarya’da pilot uygulaması başlayan Depozito Yönetim Sistemi, 2025 yılında ülke genelinde tüm büyük şehirlerde yaygınlaştırılacak. Yetkililer, sistemin çevreye olumlu etkilerini analiz ederek uygulamanın kapsamını genişletmeyi hedefliyor.
Bu proje ile Türkiye’deki geri dönüşüm oranlarının artırılması ve sıfır atık vizyonuna katkı sağlanması bekleniyor.
İŞTE SAKARYA'DA MAKİNELERİN YERLEŞTİRİLDİĞİ YERLER
Kampanya kapsamında şehrin her kesiminden bireylerin katılımıyla çevre dostu alışkanlıkların yaygınlaştırılması, ortak yaşam kültürünün geliştirilmesi ve Sakarya’yı daha yaşanabilir bir yer haline getirme hedefleniyor. Belediye Başkanı Ekrem Alemdar, "Daha yaşanabilir, temiz ve yeşil bir Sakarya’yı birlikte inşa etmek mümkün. Bu şehir hepimizin, gelecek de bizim" diyerek kampanyanın önemine vurgu yaptı.
Çevre İçin Büyük Hedefler
Kampanyanın odak noktaları arasında şunlar yer alıyor:
Bu projeyle sadece çevre bilincinin artırılması değil, aynı zamanda vatandaşların şehirlerine olan aidiyet duygusunun güçlendirilmesi de hedefleniyor. Kampanya, Sakarya’dan başlayarak Türkiye’ye ilham vermeye hazırlanıyor.
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI DUYURULARI
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızca Sürekli Emisyon Ölçüm Sistemleri (SEÖS) konulu Eğitim Programı düzenlenecektir. Eğitime katılacaklar aşağıdaki linkte yer alan anket çalışmasını doldurmalıdır.
Ankete Katılım Linki:https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSftghPlzI_ZkQdnUxPD5Uwj1c3sn0ujqoFIGkOyhljQ3P5Mbw/viewform
MELBES üzerinden ölçüm ve analiz talep tesislerin başvuruları incelendiğinde, başvuru tarihinden atamanın gerçekleşmesi için geçen sürenin son aylarda uzun zaman aldığı görülmüştür. Bu konuda emisyon ölçüm taleplerinde yapılan incelemede; bazı laboratuvarların reddetme hakkını çok fazla kullandığı, bazı laboratuvarların da atamayı kabul etmeden bir gün süreyle başvuruyu beklettiği görülmüştür. Bu durum, Çevre Mevzuatında izne tabi tesislere emisyon ölçümü yaptırmak için verilen sürenin verimli kullanılmasını ve Melbes uygulamasının hızını etkilemektedir.
MELBES atamalarının hem tesisler için hem de laboratuvarlar için amacına ulaşması ve atamalarda gecikmelerin önlenmesi için aşağıdaki önlemlerin alınması ve ilgili laboratuvarların bu konuya gerekli hassasiyeti göstermeleri gerekli görülmüştür.
Bu çerçevede; Emisyon ölçümleri konusundaki başvuruların “Laboratuvar onayı bekleniyor” aşamasında, laboratuvar tarafından kabul edilecek ise bir günlük süre dolmadan kabul edilmesi, eğer laboratuvar başvuruyu kabul etmeyecek ise açıklamalar bölümüne nedeni yazarak bir günlük sürenin dolması beklenilmeden reddetmesi gereklidir.
Yetkili laboratuvarlara MELBES uygulaması ile verilen gelen başvuruyu reddetme hakkının doğru kullanılmasını sağlamak ve MELBES’e ölçüm için başvuru yapan tesislerin atamalarında gecikme yaşamasını önlemek için Emisyon kapsamında 24 Şubat 2025 tarihinden başlamak üzere olmak üzere;