Türkiye’de 164 bin bina ve yerleşke sıfır atığa geçti
‘Sıfır Atık Projesi’nin başlatıldığı 2017’nin haziran ayından bu yana Sıfır Atık Yönetim Sistemi’ne geçen bina ve yerleşke sayısı 164 bin oldu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre, dünyada 2020’de yaklaşık 2,24 milyar ton belediye atığı oluştu.
Dünya Bankasının verilerine göre, dünya genelinde kişi başına günde ortalama 0,74 kilogram atık çıkarılıyor. Bu değer 0,11 ila 4,54 kilogram arasında değişiyor. Bu şekilde devam ederse, 2050’ye kadar yılda 3,88 milyar ton atık oluşması bekleniyor.
Dünyada belediye atıklarının yüzde 55’i atık işleme tesislerine gönderiliyor
Dünya genelinde 2022 itibarıyla belediye atıklarının ortalama yüzde 82’si toplanıyor ve yüzde 55’i atık işleme tesislerine gönderiliyor.
Küresel bazda sera gazı emisyonlarının yüzde 2’sine neden olan atıkların yüzde 33’ü ise halen düzensiz depolanıyor.
Ayrıca gıda kaybı ve israfı da küresel bir sorun olmaya devam ediyor. Gıda kayıpları daha çok, gelişmekte olan ülkelerde görülürken gıda israfı ise çoğunlukla gelişmiş ülkelerde meydana geliyor. Hem gıda kaybı hem de gıda israfı, önemli çevresel, sosyal ve ekonomik sonuçlara yol açıyor. Atılan yiyecekler, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8 ila 10’unu oluşturuyor.
Bu kapsamda sıfır atığın çevresel, ekonomik ve sosyal boyutta sağladığı yararların, sürdürülebilir bir dünya düzeni açısından önemi ortaya çıkıyor.
Sıfır Atık; israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılması, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan “atık yönetim anlayışı” olarak tanımlanıyor.
“Sıfır Atık Projesi” ile geri kazanım oranı yüzde 35’e çıkarılacak
Bu kapsamda Türkiye’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 2017’de “Sıfır Atık Projesi” hayata geçirildi. Proje, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde atıkları kontrol altına alma, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir Türkiye ile yaşanabilir dünya bırakma amacını taşıyor.
Projeyle geri kazanım oranının yüzde 35’e çıkarılması ve düzenli depolama oranının yüzde 65’e indirilmesi hedefleniyor.
Sıfır Atık Projesi kapsamında, Sıfır Atık Yönetim Sistemi’nin kurulmasına ilişkin genel ilkelerin ve uygulama esaslarının belirlenmesini sağlayarak, projenin ülke genelinde benimsenmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılması için hazırlanan Sıfır Atık Yönetmeliği 2019’da yürürlüğe girdi.
Sıfır Atık Yönetmeliğinde, Sıfır Atık Yönetim Sisteminin kurulumu, uygulanması, sistemin takibi için yapılması gerekenler, sıfır atık belgesinin şartları ve belge kriterlerine ilişkin düzenlemeler yer aldı.
Yönetmelikle mahalli idareler ile bina ve yerleşkelerin Sıfır Atık Yönetim Sistemi’ne geçiş takvimleri düzenlendi.
Ayrıca il düzeyinde mahalli idareler ile bina ve yerleşkeler tarafından uygulanacak Sıfır Atık Yönetim Sistemi’nin yerel ve ulusal ölçekte stratejik bir bütünlük içinde sürdürülebilirliğini ve verimliliğini sağlamak amacıyla 81 il tarafından “İl Sıfır Atık Yönetim Sistemi Planı” hazırlandı.
Buna göre, 2017 yılı Haziran ayından bu yana Sıfır Atık Yönetim Sistemi’ne geçen bina ve yerleşke sayısı 164 bin oldu.
Yaklaşık 19 milyon kişiye “Sıfır Atık” eğitimi verildi
Öte yandan vatandaşlar için sıfır atık konusunda eğitim-farkındalık çalışmaları da yürütülüyor. Bu kapsamda proje başlangıcından bu yana yaklaşık 19 milyon kişiye “Sıfır Atık” eğitimi verildi.
Ayrıca proje başlangıcından bu yana 20,4 milyon ton kağıt-karton, 5,4 milyon ton plastik, 2,3 milyon ton cam, 0,5 milyon ton metal ve 5,2 milyon ton organik ve diğer geri dönüştürülebilir atıklar olmak üzere toplamda yaklaşık 33,8 milyon ton geri kazanılabilir atık, bakanlıkça lisanslı işletmelerce işlenerek, ekonomiye kazandırıldı. Toplanan atıklardan, 62,2 milyar lira ekonomik kazanç sağlandı.
Ayrıca 530 milyon kilovatsaat enerji tasarrufu, 572 milyon metreküp su tasarrufu ve 69 milyon metreküp depolama alanından tasarruf sağlandı. 3,9 milyon ton sera gazı salımı önlendi, 347 milyon ağaç kurtarıldı, 87 milyon varil petrol, 650 milyon ton ham maddeden tasarruf edildi.
Bilim insanlarına göre, şu anda dünya okyanuslarında 171 trilyondan fazla plastik parçasının yüzdüğü tahmin ediliyor.
Plastikler balıkları ve diğer deniz hayvanlarını öldürüyor. Daha az zararlı maddelere dönüşmesi ise yüzlerce yıl alıyor.
Veriler, 2005 yılında 16 trilyon olan okyanuslardaki plastik konsantrasyonunun ciddi şekilde arttığını gösteriyor.
Bir grup bilim insanı 1979’dan başlayarak kayıtları analiz etti ve plastik toplamak için denizlerde ağlarla dolaşan keşif gezilerinden toplanan son verileri ekledi.
5 Gyres Enstitüsü’nden Dr. Marcus Eriksen, 171 trilyon parçanın hem yakın zamanda atılan plastiklerden hem de bozulan eski parçalardan oluştuğunu söyledi.
Bilim insanları, herhangi bir önlem alınmazsa bu miktarın 2040 yılına kadar neredeyse üç katına çıkabileceği konusunda uyarıyor.
Akciğerlerimize kadar ulaştı
Şişeler, ambalajlar, balıkçılık ekipmanları veya diğer öğeler gibi tek kullanımlık plastikler, güneş ışığı veya mekanik bozulma nedeniyle zamanla daha küçük parçalara ayrılıyor.
Balinalar, deniz kuşları, kaplumbağalar ve balıklar gibi vahşi hayvanlar plastiği avları sanıyor ve midelerine plastik dolduğundan açlıktan ölebiliyor.
Ayrıca bu mikroplastikler içme suyumuza da giriyor.
Geçmiş dönemde yapılan araştırmalarda, insan akciğerlerinde, damarlarında ve plasentasında mikroplastikler bulundu.
Bilim insanları, mikroplastiklerin insan sağlığını olumsuz yönde etkileyip etkilemediği konusunda henüz yeterince bilgi sahibi olmadığımızı söylüyor.
Rüzgar ve Güneş Enerjisi 2022’de Rekor Kırdı: “Fosil Yakıt Çağının Çöküşü Başladı” Yeni bir rapor, rüzgar ve güneş enerjisinin küresel elektrik üretiminin 2022’de yeni bir rekor kırdığını ve fosil yakıt çağının çöküşünün başladığını ortaya koyuyor. ÇEVRE 13 Nisan 2023 Perşembe 11:36 Enerji düşünce kuruluşu Ember tarafından bugün açıklanan önemli bir rapora göre rüzgar ve güneş enerjisi, 2021’de %10 olan küresel elektrik üretimindeki payını 2022’de %12’ye çıkararak rekor kırdı. Rapor, 2023’ten itibaren rüzgar ve güneş enerjisinin dünyayı fosil üretiminin azaldığı ve dolayısıyla enerji sektörü emisyonlarının düştüğü yeni bir döneme iteceğini öngörüyor. Araştırmanın başyazarı Małgorzata Wiatros-Motyka, “İklim için belirleyici olan bu 10 yıl, fosil çağının sonunun başlangıcıdır. Temiz enerji çağına giriyoruz” dedi. Enerji düşünce kuruluşu Ember‘ın dördüncü yıllık Küresel Elektrik İncelemesi, küresel elektrik talebinin %93’ünü temsil eden 78 ülkede 2022 yılına ait elektrik verilerini sunuyor. Açık veriler ve derinlemesine analizler, 2022 yılında küresel elektrik dönüşümünün ilk doğru resmini sunuyor. Güneş enerjisi, bir önceki yıla göre %24 oranında artarak ve Güney Afrika’nın tamamına yetecek kadar elektrik üreterek üst üste 18. kez en hızlı büyüyen elektrik kaynağı oldu. Rüzgar üretimi 2022’de %17 artarak neredeyse tüm Birleşik Krallık’a yetecek kadar elektrik üretti. Veriler, 60’tan fazla ülkenin artık elektriğinin %10’undan fazlasını rüzgâr ve güneşten elde ettiğini ortaya koyuyor. Yenilenebilir elektrik kaynakları ve nükleer birlikte küresel elektriğin %39’una ulaşarak yeni bir rekor kırdı. Bu ilerlemeye rağmen kömür enerjisi, 2022 yılında küresel elektriğin %36’sını üreterek dünya çapında en büyük tek elektrik kaynağı olmaya devam etti. 2022’de rüzgar ve güneş enerjisi üretimindeki artış, küresel elektrik talebindeki artışın %80 gibi etkileyici bir kısmını karşıladı. Küresel gaz krizine ve kömüre dönüş korkularına rağmen, kömür üretimindeki artışı sınırlayan (+%1,1) rüzgar ve güneş enerjisindeki artış olmuştur. Gazdan elektrik üretimi 2022’de çok az (-%0,2) düştü. Genel olarak bu durum, enerji sektörü emisyonlarının 2022 yılında %1,3 artarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı anlamına geliyor. Ancak rapor, geçen yılın elektrik emisyonlarının “zirvesi” ve fosil enerji büyümesinin son yılı olabileceğini, temiz enerjinin bu yıl tüm talep artışını karşılayacağını tahmin ediyor. Sonuç olarak, 2023 yılında fosil üretimde küçük bir düşüş (-%0,3) yaşanacak, rüzgar ve güneş enerjisinin yaygınlaşması hızlandıkça sonraki yıllarda daha büyük düşüşler olacak. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yapılan modellemeye göre, 2050 yılına kadar ekonomi genelinde net sıfıra ulaşılabilmesi için elektrik sektörünün 2040 yılına kadar en fazla emisyon yayan sektör olmaktan çıkıp net sıfıra ulaşan ilk sektör olması gerekiyor. Bu da 2022’de %12 olan rüzgar ve güneş enerjisinin 2030’da küresel elektriğin %41’ine ulaşması anlamına geliyor. Ember’in kıdemli elektrik analisti Małgorzata Wiatros-Motyka sözlerine şöyle devam etti: “Rüzgâr ve güneş enerjisinin meteorik bir yükselişle zirveye ulaşması için ortam hazır. Temiz elektrik, ulaşımdan sanayiye ve ötesine kadar küresel ekonomiyi yeniden şekillendirecektir. Fosil emisyonlarının azaldığı yeni bir dönem, kömür enerjisinin aşamalı olarak azaltılacağı ve gaz enerjisindeki büyümenin sona ereceği anlamına geliyor. Değişim hızla yaklaşıyor. Ancak her şey hükümetlerin, işletmelerin ve vatandaşların 2040 yılına kadar dünyayı temiz enerji yoluna sokmak için şimdi atacakları adımlara bağlı” diye konuştu.