2023 KASIM E-BÜLTENİ
Avrupa Komisyonu uygulama ile ilgili güncel durumu içeren bir metin yayımladı.
Avrupa Komisyonu Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması ile ilgili sık sorulan soruların cevaplarını içeren bir Soru-Cevap metni yayımladı.
Metinde SKDM uygulamasının hayata geçirilme gerekçeleri, kapsamı ile raporlama süreçlerine ve sorumluklarına yönelik bilgiler yer alıyor.
Soru-Cevap metnine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın (UNEP) bu yıl 14'üncüsü olan "Emisyon Açığı 2023: Kırılan Rekorlar - Sıcaklıklar yeni zirvelere ulaştı ama dünya hala emisyonları azaltmada başarısız" başlıklı raporu yayımlandı.
Rapor, bu yıl Birleşik Arap Emirlikleri'nin ev sahipliğinde 30 Kasım-12 Aralık'ta düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) öncesi, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için emisyonların gereken şekilde azaltılmadığını ortaya koydu.
Rapora göre, bu yıl ekimin başına kadar, 86 günde sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerine çıktı. Eylül 2023, küresel sıcaklık ortalamasının sanayi öncesi seviyenin 1,8 derece üzerine çıktığı en sıcak ay oldu.
İnsan faaliyetlerinin oluşturduğu ve küresel ısınmaya yol açan sera gazı emisyonları, 2022'de önceki yıla göre yüzde 1,2 artarak 57,4 gigaton karbondioksit eşdeğeri seviyeyle rekor kırdı. G20 ülkelerindeki emisyonlar da 2022'de önceki yıla göre yüzde 1,2 yükseldi.
Küresel sera gazı emisyonlarının ulaştığı bu seviye, 1990'daki 37,9 gigaton karbondioksit eşdeğeri seviyesine göre yüzde 51,5 arttı.
Emisyonlardaki artış hızı 2000'ler itibarıyla yavaşladı. Emisyonlar 2000'de 41,8 gigaton karbondioksit eşdeğeri ve 2010'da 51,6 karbondioksit eşdeğeri seviyeye ulaştı.
Enerji sektörünün yol açtığı karbon emisyonları, sera gazları içindeki en büyük payı oluşturdu.
ABD, yüzde 19 ile emisyonlarda 1850-2021 tarihlerinde payı en yüksek ülkeler olarak dikkati çekti. ABD'yi yüzde 13 ile Çin izledi. ABD ve Çin haricindeki G20 ülkelerinin ve Avrupa Birliği'nin (AB) payı sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 13 oldu.
Rusya'nın tarihsel emisyonlarda yüzde 5, Hindistan'ın yüzde 4, en az gelişmiş ülkelerin yüzde 4 paya sahip oldu.
Mevcut emisyonlarda ise en yüksek pay sahibi yüzde 30 ile Çin oldu, bu ülkeyi yüzde 11 ile ABD ve yüzde 7 ile Hindistan izledi.
ABD ve Çin haricindeki G20 ülkelerinin mevcut emisyonlarda yüzde 18, AB'nin yüzde 7, Rusya'nın yüzde 5 ve en az gelişmiş ülkelerin yüzde 3 payı bulunuyor.
Emisyonlardaki artış eğilimi ve yetersiz azaltım çabaları nedeniyle, küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar sanayi öncesi seviyelerin 2,5 ila 2,9 derece üzerine çıkabileceği yönünde risk oluşturuyor.
Bu sıcaklık seviyesi, ülkelerin Paris Anlaşması kapsamında anlaştığı sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma taahhüdünün oldukça üzerinde.
Küresel sıcaklık artışının 2 dereceyle sınırlanması için 2030'a kadar emisyonların 14 gigaton karbondioksit eşdeğeri (yüzde 28), 1,5 dereceyle sınırlanması için ise 22 gigaton karbondioksit eşdeğeri (yüzde 42) azaltılması gerekiyor.
Emisyonlardaki bu düşüşün sağlanmasıyla, sıcaklık artışı yüzde 66 ihtimalle söz konusu seviyelerle sınırlandırılabilir.
Ancak, ülkelerin mevcut ulusal katkı beyanlarındaki taahhütler emisyonların sadece 3 karbondioksit eşdeğeri gigaton düşürülmesini sağlıyor.
Tüm ulusal katkı beyanlarının ve uzun vadeli net sıfır emisyon taahhütlerinin uygulanması halinde sıcaklık artışının 2 dereceyle sınırlandırılmasının mümkün olabileceği öngörülürken, net sıfır emisyon taahhütlerinin güvenilir bulunmaması ve hiçbir G20 ülkesinin bu taahhütlerle tutarlı hızda emisyonlarını azaltmaması, sıcaklık artışına yönelik endişeleri körüklüyor.
UNEP, tüm bu politikaların tam olarak uygulandığı en iyimser senaryoda bile sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma ihtimalinin yüzde 14 olduğunu hesaplıyor.
Paris Anlaşması'nın imzalandığı 2015'te, 2030'a kadar emisyonların yüzde 16 artacağı öngörülürken, bugünkü öngörü artışın yüzde 3 olacağı yönünde. Taahhütler emisyonlardaki artış öngörüsünü aşağı çekse de sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gereken azaltım seviyelerine ulaşmıyor.
Bu nedenle, ülkelerin ulusal katkı beyanlarındaki emisyon azaltım hedeflerini güncellemelerine ihtiyaç duyuluyor.
Bu yıl ilk kez COP28'de açıklanacak ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki ilerlemesini ortaya koyacak Küresel Durum Değerlendirmesinde ülkeler ulusal katkı beyanlarında sunmaları gereken taahhütlere ilişkin bilgilendirilecek. Sıcaklık artışını 2 veya 1,5 dereceyle sınırlandırmak için daha iddialı azaltım planlarının sunulması gerekiyor.
ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi arasında imzalanan iş birliği protokolü kapsamında, İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle hayata geçen Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, faaliyetlerine başladı. Merkezde, geri kazanılabilirlikten geri dönüştürülmüş malzeme içeriğine, kompostlanabilirlikten biyobozunurluğa kadar ihtiyaç duyulan birçok test yapılabiliyor.
ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı ortaklığında Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) bünyesinde, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle hayata geçen Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, faaliyetlerine başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 100 yılı aşkın akademik birikimini, ÇEVKO Vakfı’nın 30 yılı aşkın deneyimi ile bir araya getiren merkez, özellikle geri dönüşüm alanında araştırma-geliştirme çalışmalara ev sahipliği yapıyor. GETAM, akademik bilgi birikiminin sağlanması ve sanayinin taleplerinin karşılanması bakımından yenilikçi, çevre ile daha dost ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlıyor ve sürdürülebilirlik odaklı Kamu – Akademi – Sanayi iş birliklerine yeni bir boyut kazandırıyor.
Uluslararası ve ulusal standart ve akreditasyon kuralları esas alınarak kurulan GETAM (Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi), kendi alanında Türkiye’de bir ilk oluşturuyor. Merkezde, ambalajların geri dönüştürülebilir olup olmamasından kompostlanabilirliğine, içerdiği geri dönüştürülmüş madde oranından biyobozunurluğuna kadar birçok alanda testler gerçekleştirilebilecek.
Merkezinin çalışma düzenini esas olarak sanayiden, yani ambalajlı ürün üreten ekonomik işletmelerden, ambalaj üreticilerinden ya da geri dönüşüm tesislerinden gelen analiz taleplerinin belirleyeceğini ifade eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “GETAM faaliyetlerinde öncelik, PET dışı plastikler yani PE ve PP türevi plastiklere verilmiş durumda. Bu analizler kısa sürede yapılıp sonuçlanabilecek analizler. GETAM’da atık ve plastik malzemelerde biyobozunurluk ve mikrobiyal testler de yaptırmak mümkün. Bu testler ise doksan günlük, altı aylık veya bir yıllık süreleri bulabiliyor.” dedi.
Çevresel Beyanlara Bilimsel Temel Oluşturacak Çalışmalar GETAM Bünyesinde Yapılabiliyor
Mete İmer sözlerine şöyle devam etti: “Çevre ve sürdürülebilirlik konularında toplumsal farkındalığın ve sorumlu tüketim bilincinin artış göstermesi sevindirici gelişmeler. Günümüzde tüketiciler, satın aldıkları ürünlerin çevreye olan etkilerini giderek daha fazla sorguluyor. Bu konuda duyarlı firmalar, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilmiş ambalaj kullanımına giderek daha fazla önem veriyorlar. Ancak, T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan ‘Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz’, bu tür beyanların bilimsel olarak kanıtlanabilir nitelikte olmasını gerektiriyor. GETAM’da, bu kapsamda bilimsel sonuçlara ulaşabilmek için tüm testler yapılabiliyor.”
İhracat Yapan Firmalar İçin de Önemli
Özellikle AB üyesi ülkelere yapılan ihracatta çevre odaklı düzenlemelerin artan önemine işaret eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, GETAM bu konuda gerekli analizlere ihtiyaç duyan firmalara da hizmet verecek. Bu tür test ve analizler yurt dışında da bazı merkezlerde yapılabiliyor, ancak GETAM’ın fiyat avantajı, verimli ve yüksek kalitedeki çalışma ortamıyla, ülkemizden olduğu kadar
Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, test başvurularınıhttps://getam.cevko.org.tr sayfası üzerinden almaktadır.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'nin son 20 yılda yenilenebilir enerjiye büyük yatırım yaptığını belirterek, güneş paneli üretiminde hedefin dünya ikinciliği olduğunu söyledi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Brüksel temasları kapsamında gazetecilere açıklamalarda bulundu, Türkiye'nin son 20 yılda yenilenebilir enerjiye çok büyük yatırım yaptığını söyleyen Kacır, Türkiye'nin kurulu elektrik üretim kapasitesinin %55'inin yenilenebilir kaynaklar olduğunu ifade etti.
Enerji Bakanının 2035 yılına kadar her yıl 5 GW güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesi ekleme planı olduğunu anımsatan Kacır, "Bu kapsamda sadece yenilenebilir enerji santral kurulumu değil bu alanlarda endüstrimizin de güçlenmesini çok önemsiyoruz." sözlerini sarfetti.
Türkiye'nin güneş paneli üretiminde Avrupa'da birinci, dünyada ise dördüncü olduğunu söyleyen Bakan, hedefin dünya ikinciliği olduğunu sözlerine ekledi.
Bakan Kacır, "AB'nin Türkiye dışında bir güneş paneli üretim alternatifi yok. Rüzgar türbinleri konusunda şu anda Avrupa'da dördüncüyüz. Rüzgar türbini üreticilerimizin yıllık 2 milyar avroya yaklaşan bir iş hacmi var." ifadelerini kullandı.
Neredeyse bütün rüzgar türbini orijinal ekipman üreticilerinin (OEM) Türkiye'de yatırım yapmış ya da paydaşlarla birlikte çalışmaya başlamış olduğunu belirten Kacır, "Türkiye'de kurduğumuz alt yapıyı çok güçlendirmek istiyoruz. Yani kule, kanat, jeneratör üretiminde Türkiye'de özellikle İzmir ve Ege Bölgesi'nde muazzam bir altyapı kümelenmiş haliyle oluşmuş oldu." dedi.
Bakan Kacır, gelecek dönemde yatırımları hızlandırarak deniz üstü rüzgar türbinlerinin üretimiyle ilgili adımlar atacaklarını da ifade etti.
Öte yandan, Çin dünyanın en büyük güneş paneli üreticisi ülke konumunda bulunuyor. Dünyadaki güneş panellerinin yarıdan fazlasının üretimi Çin'de gerçekleştiriliyor.
Trakya ve Kırklareli Üniversitesi'nin yaptığı iş birliğiyle ayçiçeği saplarından çevre dostu gıda ambalaj malzemesi üretilmesi hazırlanan proje üzerine çalışılmaya başlandı.
Trakya ve Kırklareli Üniversitesi'nin iş birliğinde, ayçiçeği saplarından çevre dostu gıda ambalaj malzemesi üretilmesi için proje hazırlandı.
İki üniversitenin mühendislik fakülteleri tarafından hazırlanan "Tarımsal Endüstri Atıklarının ve Yan Ürünlerinin Biyobazlı Polimer Elde Edilmesi ve Gıda Ambalaj Materyali Olarak Kullanılması" projesiyle hasat sonrası tarlada kalan ayçiçeği saplarının geri dönüşüm sürecine dahil edilerek ambalaj olarak kullanılması amaçlanıyor.
Proje lideri Kırklareli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Buket Aşkın atık materyallerin ve yan ürünlerin değerlendirilmesiyle ilgili çalışma yaptıklarını söyledi.
Doç. Dr. Buket Aşkın konuyla alakalı “Ham madde olarak ayçiçeği tarlalarında kalan ayçiçeği saplarını materyal olarak seçtik. Bu saplardan karboksimetil selüloz elde ettik. Plastik materyaller doğada çok uzun kalıyor ve parçalanmıyorlar ve aynı zamanda bu ürünlerin yapımında kullanılan petrol kaynakları sınırlı. Birçok farklı sorunu avantaja çevirme yönünde hedeflerimizi belirledik. Ayçiçeği saplarından karboksimetil selüloz elde ederek bunları biyobozunur haldeki gıda ambalaj materyali olarak kullanılabilmesi için çalışma yapıyoruz. Çalışmanın ilerleyen aşamasında ayçiçeği saplarından elde ettiğimiz materyale, meyve suyu endüstrisi atığı olan malzemelerden renk maddelerini ekstrakte edip bu ambalaj materyallerinin özelliklerini iyileştirmeyi hedefliyoruz.
Peynir, çikolata ambalajları, yumurta ambalajı gibi pek çok farklı alana entegre edilebilecek ambalaj materyallerinin elde edilmesi mümkün. Projemizin en temel hedefi atık malzemelerden faydalanıp ambalaj materyali oluşturmak ve plastik malzeme kullanımının azaltılmasına katkı vermek. Doğada daha kolay parçalanabilen, insan sağlığına zarar vermeyecek çevre dostu ambalaj materyallerinin elde edilmesini hedefliyoruz.” şeklinde açıklama yaptı.