2023 HAZİRAN BÜLTENİ
5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde bilim insanları, iklim krizi ve çevreye etkileri konusunda güçlü uyarılarda bulunuyor. Dünyada bu etkilerin en yoğun hissedildiği bölgelerden Akdeniz havzasında yer alan Türkiye için de uzun zamandır tehlike çanları çalıyor.
Türkiye'de çevre sorunlarının listesi bir hayli kabarık: Orman tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, iklim değişikliğinin insan ve doğa üzerindeki etkisi, denizlerin ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği, fosil yakıtlar, atık ve çöp sorunları...
Sorunlar alt alta yazıldığında karamsar bir tablo ortaya çıksa da, bilim insanları çözümün "imkansız" olmadığında hemfikir. Ancak kronik hale gelen bazı sorunlar, çevre konusunda çözümlere ulaşmayı daha da geciktiriyor.
1. 'Geri dönülmez noktaya gelene kadar adım atılmıyor'
2. Yasalardaki istisnalar ve 'özel izinler'
3. 'Tüketici, gücünün farkında değil'
4. Çevre eğitiminde eksiklikler
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması “Plastik kirliliğine son ver” oldu. Anne karnındaki fetüste, insan kanında ve akciğerlerde mikroplastiğe rastlandığı ortaya çıktı.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çevre farkındalığını yaratmak için her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması ‘Plastik kirliliğine son ver’ olarak belirlendi. Bugün 7’nci kıta olarak adlandırılan ve insan etkisiyle oluşmuş Pasifik Okyanusu’ndaki plastik yığını 1.6 milyon kilometrekareye ulaştı.
Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı, dünyadaki ve Türkiye’deki plastik kirliliğinin ulaştığı boyuta dikkat çekti.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Plastik kirliliği, öncelikle denizel ekosistemdeki hayvan ve bitki türlerine zarar veriyor. Yapılan araştırmalar sonucunda artık biliyoruz ki birçok balık türünün midesinde mikroplastikler var. Dahası, anne karnındaki fetüste, yeni doğan bir bebeğin plasentasında, insan kanında ve akciğerlerinde mikroplastiklerin olduğuna dair bulgular mevcut” ifadelerini kullanmıştır.
Geri dönüştürülemeyen plastikler için tercih edilen bertaraf yönteminin çoğunlukla yakma işlemi olduğunun altını çizen Ataç, “Bu işlem sonucunda hem iklim değişikliğine yol açan karbondioksit gazı hem de zararlı kimyasallar açığa çıkıyor. Bu kimyasallar solunum yoluyla canlıların yaşamına zarar veriyor” diyerek tek kullanımlık plastiklerin yasaklanmasını talep etti.
Türkiye İş Bankası, The European Fund for Southeast Europe (EFSE) iş birliği ve Avrupa’nın önde gelen finans ve yönetim okulu Frankfurt School’un danışmanlığı ile tarım sektörü için karbon ayak izi ölçümünü başlattı.
Bankadan yapılan açıklamaya göre, 2022 yılının nisan ayında Birleşmiş Milletler nezdinde kurulan Net Sıfır Bankacılık Birliği’ne üye olarak kredi portföyünden kaynaklanan etkileri yönetmek ve azaltım hedefleri belirlemek üzere çalışmalara başlayan Türkiye İş Bankası, tarımda yeni, etkili teknolojiler geliştirilmesi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması amacıyla yürüttüğü çalışmalara bir yenisini ekledi.
Türkiye İş Bankası ve The European Fund for Southeast Europe (EFSE) iş birliği ve Frankfurt School’un danışmanlığında geliştirilerek ilk fazı tamamlanan proje ile dört ana ürün grubunda üreticilerin karbon ayak izi ölçümü gerçekleştiriliyor. Nihai hedef ise ürün özelinde karbon ayak izini azaltıcı bankacılık çözümlerinin geliştirilmesi.
Proje çerçevesinde sürdürülebilir tarıma destek olacak bankacılık ürünlerinin geliştirilmesine temel oluşturmak amacıyla bir hesaplama aracı geliştirildi. Bu sayede ürün çeşidi, arazinin büyüklüğü ve üretimin gerçekleştirildiği il bilgisi gibi veriler değerlendirilerek ürün bazında ortaya çıkan ortalama sera gazı emisyon miktarı ölçümlenebiliyor.
İlk etapta, Türkiye’deki tarımsal üretimin önemli bir kısmını oluşturan buğday, arpa, mısır ve ayçiçeği özelinde hesaplama yapılabiliyor. Kısa süre içinde karbon ayak izi ölçümü yapılabilen ürün sayısının 50’ye çıkarılması hedefleniyor.
Çalışmanın sonraki aşamalarında ise çiftçilerden alınacak ek bilgilerle uygulamanın interaktif hale getirilmesi ve üreticiye özel karbon ayak izi ölçümü yapılması planlanıyor. Ayrıca, su ayak izinin yanı sıra küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvan varlıklarının da ölçümlere eklenmesi hedefleniyor.
Son aşamada ise sera gazı emisyonlarının ve su kullanımının azaltılması ile toprağın gereksiz işlenmesinin önüne geçilmesi için alınabilecek önlemlerin araştırılması ve çiftçileri bu adımları atmaya teşvik edecek bankacılık ürün ve hizmetlerinin geliştirilmesi öngörülüyor.
Tarımsal üretimde karbon ayak izini hesaplama aracı, Frankfurt School tarafından tarım alanında yürütülen çalışmalar sonucu ve proje kapsamında oluşturulan kapsamlı veri tabanından yararlanarak ölçümü gerçekleştiriyor.
Enerji tüketimi, atık yönetimi, gübre üretimi ve uygulamaları, tarım ilacı uygulamaları ve karbon stok değişimini içeren tarımsal faaliyetler sonucunda karbondioksit, nitrözoksit ve metandan oluşan üç sera gazı açığa çıkıyor. Söz konusu emisyon, üretim süreçlerini ve uluslararası uygulamaları dikkate alan bir metodoloji ile kilogram karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplanıyor.
- 'Sürdürülebilir tarıma yönelik adımları şimdiden atmamız gerekiyor'
Açıklamada görüşlerine yer verilen İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem, artan dünya nüfusu ve etkilerini giderek daha yoğun olarak hissettikleri iklim değişikliğinin yarattığı risklerin tarım sektörünün stratejik önemini yadsınamaz noktaya getirdiğini ifade etti.
Erdem, 'Türkiye’nin iklim değişikliğinden fazla etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını da göz önünde bulundurduğumuzda, sürdürülebilir tarıma yönelik adımları şimdiden atmamız gerekiyor. Biz bugüne kadar özellikle teknolojik imkânlardan faydalanarak çiftçilerimize pek çok çözüm sunduk.
Ürün bazında karbon ayak izi ölçümü de yeni projemizin ilk adımını oluşturuyor. Çiftçilerimizin sürdürülebilir tarıma geçişini teşvik edecek ürün ve hizmetleri geliştirmek üzere çalışmaya devam edeceğiz.' değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi'ne üye ülkelerin yaptığı oylamada geçen hafta onay alan "doğayı onarma" yasa tasarısı için Avrupa Parlamentosu (AP) Çevre Komitesi'nde (ENVI) bugün bir oylama daha yapıldı.
Komitede tasarı için 44 lehte ve 44 aleyhte oy kullanıldı ve çoğunluk sağlanamadı.
AB Komisyonu'nun hazırladığı yasa teklifi, 2030'a kadar AB topraklarındaki tarım arazilerinin yüzde 10'unda biyoçeşitliliğin destekleneceği biçimde bitki örtüsü oluşturulmasını hedefliyor. Yasa etkin bir şekilde uygulanabilirse ekilebilir arazilerin bir kısmı orman, bahçe ve sulak alana dönüştürülecek.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre AP Çevre Komitesi, AB Komisyonu'nun hazırladığı tasarının reddedilmesi için temmuz ayındaki AP Genel Kurulu'na teklif sunacak.
AP'deki Avrupa Halk Partisi (European People's Party / EPP) ile bazı sağ görüşlü gruplar tasarıya karşı çıkıyor. EPP Başkanı Manfred Weber, yasanın uygulanması halinde üretimin düşeceğini, gıda fiyatlarının yükseleceğini, çiftçilerin geçim sıkıntısı içine gireceğini ve özellikle savaş zamanlarında küresel gıda arzında sorun çıkacağını iddia ediyor.
Yasaya Belçika, İrlanda, Hollanda, Danimarka, Avusturya, Romanya ve Polonya gibi ülkelerin şerh düşmesi veya karşı çıkmasının nedenlerinden biri ise bazı hedeflerin "fazla" bulunması.
AB Komisyonu'nun hazırladığı tasarının yasalaşabilmesi için AB Konseyi'nden ve AP'den onay alması gerekiyor. Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı, bilim insanları ve yenilenebilir enerji endüstrisi gibi bazı kurum ve kesimler ise yasa teklifine destek veriyor.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye sahillerindeki atıkların küresel bir metodolojiye göre toplanıp tasnif edilerek deniz kirliliği hakkında bilimsel veri edinmeyi hedefleyen yurttaş bilimi projesi "Sahil Sahiplen Programı"nı başlattı.
Dün (20 Haziran) tanıtımı gerçekleşen programın örnek uygulaması olarak İstanbul Erenköy Plajı'nda atık toplama ve tasnif çalışması gerçekleştirilerek elde edilen veriler değerlendirildi.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından geliştirilen "Adopt a Beach" yurttaş farkındalığı kapsamında gerçekleştirilecek deniz çöpü izleme süreci, Yunanistan Deniz Araştırmaları Merkezi (HCMR) tarafından kullanılan yönteme göre yapılacak.
Akdeniz Havzasında plastik kirliliği sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirilecek olan proje WWF-Yunanistan, WWF-Tunus ve WWF-Türkiye iş birliğinde yürütülecek.
"Sahil Sahiplen Projesi" hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
WWF-Türkiye'nin hazırladığı Ocak 2022'de yayımladığı "Denizlerdeki Plastik Kirliliğinin Denizel Türler, Biyoçeşitlilik ve Ekosistemler Üzerindeki Etkileri" araştırmaya göre, 2050 yılına kadar denizlerde balıktan çok plastik olacak.
Her yıl 20 milyon ton plastik okyanuslara karışıyor. Sadece Türkiye denizlerine bile yılda 24 bin ton plastik karışıyor.
5 Haziran Dünya Çevre Günü öncesinde, Türkiye’nin farklı kentlerinden 17 ekoloji örgütü, mevcut kömürlü termik santrallerin 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılması için çağrıda bulundu.
Türkiye'nin farklı kentlerinden ekoloji örgütleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü öncesinde, mevcut kömürlü termik santrallerin 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılması için ''Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030'' talebiyle bir bildiri paylaştı.
Bildirinin imzacıları arasında Muğla, Maraş, Çanakkale, Antalya, İzmir, Denizli, Sivas, Adana, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, Karaman gibi kentlerde yıllardır kömüre karşı mücadele eden 17 çevre örgütü ve kurum bulunuyor.
Bildiride, kömür madenciliği ve kömürlü termik santraller nedeniyle bölgede yaşayanların ya topraklarını kaybederek köylerini terk etmek ya da madene inmek zorunda kaldıkları belirtildi:
Yıllar içinde kömür; suyumuzu, toprağımızı, gıdamızı kirletti. Madende ve santralde çalışan ve etrafında yaşayan herkes, her gün kömürün zehirlediği kirli havayı soluyor, kirli gıdayı tüketiyor. Kanser olduk; çocuklarımız ve gençlerimiz sinsi hastalıklara yakalandı.
Kömürün vadesinin dolduğuna dikkat çekilen bildiride, yapılan bilimsel çalışmaların Türkiye için rüzgârı ve güneşi merkeze alan toplumun gerçek enerji ihtiyacına yönelik bir enerji dönüşümünün 2030'a kadar mümkün olduğu vurgulandı.
Karar alıcılardan, kimsenin işsiz, güvencesiz, sağlıksız, enerjisiz kalmadığı planlı ve kademeli bir kömürden çıkış planı hazırlanmasını talep eden imzacılar, bu planın ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan adil bir geçişi temin etmesinin şart olduğunu belirtti.
Bildiride kömürden adil çıkış için talepler şöyle sıralandı:
Çağrıcı kurumlar, kampanyaya destek olmak isteyenler için komursuz2030.org üzerinden imza kampanyası başlattı.
Dünya serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen, mavi sulardaki kirlilik konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla Antalya'nın Kaş ilçesinde sıfır atık dalışı yaptı.
Ercümen, buradaki konuşmasında, Kaş'a sürekli olarak yarışlar ve rekor dalışları için geldiğini, burada birçok rekorlara imza attığını belirtti, bugünkü dalışla da farkındalık oluşturmak istediğini söyledi.
Dalışlarında denizde en fazla karşılaştığı şey olan balıkların yerini plastiklerin almaya başladığına dikkati çeken Ercümen, "Kaş nispeten çok daha korunmuş bir alan. Fakat burada dün bir antrenman dalışı yaptık. Beklemediğim şekilde plastikle karşılaştım. Daha önce Antarktika'da insan yaşamayan bir alanda mikro plastiklere rastladığımız için bu maalesef biraz normale döndü ve amacımız bunu biraz değiştirmek. Dolayısıyla bugün yapacağımız dalış farkındalık için çok önemli. Güzel bir başlangıç olacak. Ben de bunun bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyorum." İfadelerini kullanmıştır.
Kadın temsilinin görece kısıtlı olduğu “Mühendislik” alanlarında daha fazla kadının yer almasını ve eşit koşullarda temsilini sağlamak amacıyla Limak Vakfı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Ülke Ofisi paydaşlığında yürütülen Türkiye’nin Mühendis Kızları (TMK) projesindeki geleceğin mühendis adayları sürdürülebilir bir dünya için online olarak yarıştı.
TMK programı kapsamında katılımcılar, 21’inci yüzyıl iş dünyasının gerektirdiği yetkinlikleri kazanmak amacıyla Teknolojide Kadın Derneği (Wtech) iş birliğinde tasarlanan ‘Teknoloji Odağında Sürdürülebilir Liderlik’ sertifika programından faydalanıyor. Sertifika programı kapsamında, AR-GE, inovasyon, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik, analitik ve yaratıcı düşünme alanında farklı eğitimler alan öğrenciler, düzenlenen Ideathon ile aldıkları eğitimi pratiğe dökerek, uygulanabilir ve bölgesel sorunlara çözüm üreten proje fikirleri geliştirme fırsatı buluyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen Ideathon’da yarışan 9 TMK takımı, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 11.si olan ‘Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar’ başlığına uygun fikirler üretti. Farklı şehir ve üniversitelerden 56 öğrencinin oluşturduğu 9 takım arasında finale kalan 5 takım projelerini jüri üyeleri ile paylaştı.
KARGO POŞETLERİNİN KULLANIMININ AZALTILMASINI HEDEFLEYEN PROJE BİRİNCİ SEÇİLDİ
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü temsilcisi, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Strateji ve Bütçe Uzmanı Pınar Özel, Limak Şirketler Grubu ve Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, UNDP Türkiye Ülke Ofisi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uzmanı Gökçe Bayrakçeken Tüzel, Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Öney, Akkök Holding İcra Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü, Toksü & Chase Kurucu Başkanı Fügen Toksü, TAB Gıda CTO’su Erman Karaca’dan oluşan final jürisi tarafından değerlendirilen 5 proje arasında kargo poşetlerinin kullanımının azaltılmasını hedefleyen ‘W – Cycle’ birinciliği elde etti.
TARIMDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 2’NCİ; MİNİMUM RİSK 3’ÜNCÜLÜĞÜ ELDE ETTİ
Sunulan projelerde özgünlük, yaratıcılık, sürdürülebilirlik, uygulanabilirlik, katma değer, sunum teknikleri ve takım çalışması kriterlerinin değerlendirildiği Ideathon’da, bitkisel hastalıkları tespit ederek, hava durumuna göre optimizasyon yapabilen ve sulama sistemlerini regüle edebilen yapay zeka uygulaması ‘Tarımda Sürdürülebilirlik’ ikinciliği; deprem anında can kaybının azaltılmasına yönelik sesli bir uyarı sistemi geliştiren ‘Minimum Risk’ projesi üçüncülüğü elde etti. Kazanan takımlara bu yıl ödüller Limak Müşteri Çözümleri A.Ş. Markası olan OlduBil tarafından verildi. İlk 3’e giren öğrencilere içinde para ödüllerinin tanımlandığı OlduBil kartlar hediye edildi.
KIZ KARDEŞLİK ÇEMBERİNİN OLUŞMASINI İSTİYORUZ
Söz konusu Ideathon ile online eğitim programı kapsamında kazandırılan profesyonel yetkinliklerin pratiğe dökülmesini amaçladıklarını ifade eden Limak Holding ve Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, “Bu Ideathon, TMK bünyesinde ülkemizin farklı şehirlerindeki üniversitelerin farklı mühendislik bölümlerinde okuyan öğrencilerimizin ortaya koydukları takım çalışmasının çok güzel bir örneği. Biz TMK’lı öğrencilerimiz arasında bir kız kardeşlik çemberinin oluşmasını istiyoruz. Hiç şüphesiz bu çemberin oluşması için takım çalışması çok önemli” dedi.
Sürdürülebilirliğin artık iş dünyasının tam kalbine yerleştiğini ifade eden Özdemir, “Sürdürülebilirlik artık her şey. İş dünyası için bir zorunluluk. Sürdürülebilirliği de teknoloji odağında yürütmemiz gerekiyor çünkü dünyada teknoloji, dijitalleşme akıl almaz bir boyuta geldi. Ben teknolojiyi ve SKAları birleştiren bu yaratıcı fikirler için Ideathon’da yarışan tüm takımları gönülden tebrik ediyorum” dedi.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN DESTEKLENMESİ ANLAMINDA ÇOK ETKİLİ BİR PROJE
Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Öney, “Dünyanın kaynaklarının azaldığı ancak nüfusun giderek arttığı teknolojik bir dünyada yaşıyoruz. Tüm iş modellerimiz, sosyal yaşantımız, eğitim sistemlerimiz, devletlerin yönetişim sistemleri dijitalleşti. Buna bağlı olarak yepyeni meslekler geleceğin meslekleri olarak karşımıza çıkıyor. Teknolojide Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyemiz Değerli Ebru Özdemir’in liderliğinde ve Limak bünyesinde T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve UNDP Türkiye Ülke Ofisi’nin dahil olduğu Türkiye’nin Mühendis Kızları, kadın mühendislerin iş gücüne katılarak çeşitlilik sağlaması, dünyanın sürdürülebilirliği ve Türkiye’nin teknolojik bir toplum olurken bu alanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi anlamında çok etkili bir proje. Bu projeye katılan mühendis kızlarımızın dönüştürücü teknolojiler ile süreçlerin otomatize olacağı ve bir o kadar da belirsizliklerin ortaya çıkacağı bir dünyaya teknik bilgi, geniş bir dünya görüşü, yaratıcılık ve sosyal beceriler ile yön vererek rol modellerimiz olmalarını bekliyoruz. Teknolojide Kadın Derneği olarak böyle bir projenin paydaşı olmaktan gurur duyuyoruz” dedi.
Programın son gününde Kültürpark içerisinde farkındalık ve moral etkinlikleri yapıldı. Etkinliğe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanı Kadir Efe Oruç, S.S. İzmir Köy Koop. Birlik Başkanı Neptün Soyer, Anadolu Efes Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi, Türkiye’nin önde gelen sosyal medya fenomenleri, içerik üreticileri, seyahat ve gezi yazarları, üniversite öğrencileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
24 OTOMOBİLLE FARKINDALIK ETKİNLİĞİ
Kültürpark’a getirilen 24 otomobil, 24 bisiklet ve 1 otobüsle karbon ayak izi için farkındalık yaratıldı. Etkinlikte 24 yolcunun, ayrı otomobillerde, tek bir otobüste ve 24 ayrı bisikletle yaptığı seyahatin trafikte kapladığı alan gözler önüne serilirken araçların karbon salımına dikkat çekildi. Etkinliğe katılanlar tarafından Kültürpark’ın zemininde karbon ayak izini anlatan boya etkinliği düzenlendi. Ardından hep birlikte alana getirilen bisikletler katılımcıların gönüllerince boyandı. Bisiklet boyama etkinliğine vatandaşlar ise kendi bisikletleriyle eşlik etti.
“SORUNA ORTAK OLMAK SORUNU ÇÖZMEK KADAR KIYMETLİ”
Çalışmalar hakkında bilgi veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanı Kadir Efe Oruç, “İzmir’de bu çalışmalar Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı’nın hazırlanması kapsamında yürüyor. Biz bunu kısaca SUMP olarak ifade ediyoruz. Çok geniş bir ekiple bu çalışmaları yürütüyoruz. İzmir ile ilgili uzun vadede ulaşım ve hareketliliği nasıl sağlarız diye birçok yerden analizler yapmaya çalıştık. Elde ettiğimiz verileri ekstra vatandaş forumlarıyla da desteklemeye çalışıyoruz. Vatandaş forumlarında da yaklaşık 500 kişilik bir katılım sağladık” diye konuştu.
“SIFIR KARBON HEDEFLERİMİZİ YAKALAMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Kadir Efe Oruç, “İzmir sahip olduğu sürdürülebilir ve temiz enerji kaynaklarıyla ulaşıma yönelik altyapısıyla Türkiye’de öncü bir şehir. Hem bisiklet yolları, hem deniz hem de raylı sistem taşımacılığıyla Türkiye’nin gelecek vaat eden bir kenti. Başkanımız Tunç Soyer’in vizyonu bizi çok daha iyi bir geleceğe götürebilecek durumda. Şu anda yürüyen Buca Metrosu, Narlıdere Metrosu, Çiğli Tramvayı, yeni yapılması planlanan raylı sistem projeleri, bisiklet yolları, elektrikli yolcu gemileri gibi projelerle birlikte 2030 ve 2050’deki sıfır karbon hedeflerimizi yakalamak için çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
NEPTÜN SOYER: BAŞKAN SOYER’İN SIFIR KARBON İÇİN ATTIĞI İMZANIN İÇİNDE OLMAMIZ GEREKİYOR
Etkinliklere katılarak gençlerle birlikte sürdürülebilir bir gelecek için farkındalık çalışmalarına destek veren İzmir Köy Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önderliğinde 2030 ve 2050 yılında karbon salımını sıfıra indirmek için uluslararası anlaşmalara imza atmış olması çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in atmış olduğu bu imza, bizim aslında vatandaşlarla içinde olmamız gereken bir imza. Biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz. Üniversite öğrencilerimiz var. En güzeli de bu. O yaş gurubunda, o bilinçte olan insanların katkı koyması çok kıymetli. Bugün, bir otobüsün taşıdığı yolcu sayısının arabayla ve bisikletle kapladığı alanı burada hep birlikte görmüş olduk. Baktığımız zaman hayattaki yaşam alanlarımızı ne kadar daralttığımızı ve nefes alacak ne kadar az yer bıraktığımızı gördük. Biraz da bunu anlatmaya çalışıyoruz” dedi.
“İZMİR’İN KENDİNİ GELİŞTİREN BİR ULAŞIM VİZYONU VAR”
Neptün Soyer, “Bugün İzmir’in, yüzde 40’ın üzerinde yürüyebilen bir kent olduğunu öğrendim. İzmir gerçekten yürünebilen bir kent. Bunu artırmak da bizim elimizde. Onun için bugün burada olmaktan çok mutluyum. İzmir’de metroyu kent içinde rahatlıkla kullanabilirsiniz. Aliağa’dan Selçuk’a ve havaalanına ulaşan İZBAN’ı kullanarak Alsancak’a kadar gelebilirsiniz. Oradan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım araçlarıyla İzmir’in her yerine yayılabilir ya da yürüyebilirsiniz. İzmir’in bu anlamda gerçekten kendini geliştiren ve uluslararası gündemi de yakalayan bir ulaşım vizyonu var” şeklinde konuştu.
“İZMİR’DE BİSİKLETLİ ULAŞIM ÇOK KOLAY”
Bisikletli ulaşımın İzmir’de yaşamın bir parçası olduğunu ifade eden Neptün Soyer, “İzmir Büyükşehir Belediyesi de bunu halkla birlikte yaygınlaştırıyor ve geliştiriyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bisiklete binmesi bazen bir fantezi gibi algılanıyor. Çok şaşırtıcı buluyorum. Ben ortaokula başlarken karne hediyesi olarak alınan bisikletin mutluluğunu hiçbir zaman unutamam. Dolayısıyla bisiklete binmek önemli bir şey. Sadece hobi olarak kullanılacak bir şey değil. İşe, okula giderken ve günlük hayatın her alanında kullanabilirsiniz. İzmir’de bisikletli ulaşım çok kolay ve bunu destekleyen bir yerel yönetimimiz var” diye konuştu.
“İZMİR SÜRDÜRÜLEBİLİR ULAŞIMDA ÇOK ÇOK ÖNDE”
Farkındalık çalışmaları için etkinliklere katılan Şef aşçı Serpilay Salkım, “Gezdiğim çok fazla şehir oldu; İzmir’in sürdürülebilir ulaşımda diğer şehirlerden çok çok önde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle tramvay yolları, bisiklet yollarıyla. Alsancak’ta artı bir yönü de var. Arabayı bırakıp metro, tramvay, otobüs ve kendi skuterimle ulaşım sağlayabiliyorum. Geleceğimizi düşünüyorsak lütfen hep birlikte karbon ayak izimizi azaltalım, elektrikli araçlara ve toplu ulaşımlara yönelelim” dedi.
“İZMİR’İN SÜRDÜRÜLEBİLİR PROJELERİNİ GÖNÜLDEN ALKIŞLIYORUM”
Uzman Diyetisyen Betül Karakuş ise, “Hem sürdürülebilir ulaşımın ön plana çıkarılması hem çevreci ulaşımın artması çok umut verici. Bu yapılan çalışmaları duyurmak da bizlerin görevi. Ben evim ve işyerim arası tramvay kullanıyorum ve bunu da her gün paylaşıyorum. Bunun yanı sıra artık bisikleti de hayatıma dahil etmeyi düşünüyorum sürdürülebilir bir ulaşım için. İzmir’in sürdürülebilir projelerini gönülden alkışlıyorum. Bu konuda başkanımıza teşekkür ediyorum. Her yerde sürdürülebilirlik karşımıza çıkıyor. Özellikle toplu ulaşım ağının sürdürülebilir ulaşımda çok önemli bir sistemi var. İzmir’in bu konuda öncü olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
“SUMP KONSEPTİNİN UYGULANMASI YAŞANABİLİR KENTLER İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
SUMP çalışmaları için 24 adet bisikleti hibe ederek katkı sağlayan Anadolu Efes Grup’un Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi, “Ulaşım dediğimiz zaman ülkelerin karbon salınımının önemli bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla SUMP konseptinin uygulanmasını şehirler açısından temiz toplumlar yaratmak ve insan açısından daha yaşanabilir kentler yaratmak için önemli olduğunu düşünüyorum. Anadolu Efes’in 2030 sürdürülebilirlik hedefleri içerisinde de toplumsal fayda yaratmak ve insan odaklı değer yaratmak çok önemli. Bu projede yer almaktan da çok mutluyuz. İzmir’in bizim için çok önemli bir yeri var. İlk fabrikamızı kurduğumuz yer burası dolayısıyla kökenlerimiz bu şehre dayanıyor. Bizim için çok kıymetli” dedi.