Bakanlığa okul öncesi ve ortaokullarda uygulanan eğitim kurslarının adı; Paris İklim işleminde üretim planı, çeşitli kurum ve üretim plan planı, sistem planı “çevrim ve iklim şura” olarak tamamlanmakti.
Çevre eğitimi ve iklim değişikliği dersinin müfredatı, Talim ve Terbiye Kurulunun onayından geçti. Böylece bu ders, 2022-2023 eğitim öğretim yılından itibaren ortaokul 6, 7 veya 8. sınıflarda, haftada 2 ders saati olmak üzere toplam 72 saat seçmeli okutulacak.
Çevre eğitimi ve iklim değişikliği dersinin güncelleme sürecinde, yurt içinde ve dışında eğitim öğretim ve programlar üzerine yapılan akademik çalışmalar tarandı.
Başta Anayasa olmak üzere ilgili mevzuat, kalkınma planları, hükûmet programları, şûra kararları, siyasi partilerin programları, sivil toplum kuruluşları ve sivil araştırma kurumları tarafından hazırlanan raporlar gibi dokümanlar analiz edildi. Daire başkanlıkları tarafından geliştirilen anketler aracılığıyla öğretmen ve yöneticilerin programlar ve haftalık ders çizelgelerine yönelik görüşleri toplandı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından bu dersin kapsamına yönelik görüşler alındı.
Bütün görüş, öneri, eleştiri ve beklentiler; Bakanlığın ilgili birimlerinden uzman personel, öğretmen ve akademisyenlerden oluşan çalışma gruplarınca değerlendirildi. Bu tespitler doğrultusunda öğretim programı geliştirildi.
Bu kapsamda çevre eğitimi ve iklim değişikliği dersi; “insan ve doğa”, “döngüsel doğa”, “çevre sorunları”, “küresel iklim değişikliği”, “iklim değişikliği ve Türkiye”, “sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu teknolojiler” olmak üzere 6 üniteden oluştu.
Derslerde, öğrencilerin günlük hayattaki üretim ve tüketim arasındaki dengenin önemini fark etmelerine yönelik konular işlenecek. Bu kapsamda, yaşam döngüsü analizi kavramı açıklanacak ve seçilecek tüketim maddelerinin yaşam döngüsü analizleri yapılacak. Günlük hayatta kullanılan kâğıt, plastik poşet, bilgisayar ve kot pantolon gibi ürünlerin üretim aşamalarında kullanılan doğal kaynaklar ile üretim sonucunda ortaya çıkan atıkların varlığı vurgulanacak.
Küresel iklim değişikliği, sera gazları, küresel ısınma, asit yağmurları, ozon tabakasının incelmesi, afetler gibi konular da dersin konuları arasında olacak. Bu kapsamda “sera gazlarının artışı, fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, aşırı gübre kullanımı, endüstriyel amaçlı yetiştirilen hayvanların dışkıları, anız yangınları, atıkların gömülmesi veya yakılması, volkanik patlamalar, süpersonik uçaklar, aşırı buharlaşma, egzoz dumanı, spreyler, klima gazları, strafor, yangın söndürücüler” gibi konular, örnek gösterilecek.
Çevre eğitimi ve iklim değişikliği dersinin müfredatında, biyoçeşitliliğin azalması, buzulların erimesi ve deniz seviyesinde yükselme, kıyı ekosisteminin değişmesi, göllerin kuruması, sucul ortamların kimyasal yapısının değişmesi, temiz su kaynaklarının azalması, hayvanların göç ve üreme zamanlarının değişmesi gibi sorunlar örnek olaylar üzerinden anlatılacak. Küresel iklim değişikliğinin doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu afetlerin etkileriyle birlikte açıklanacağı derste “sel, taşkın, heyelan, yangın, ormansızlaşma, kuraklık, kıyı erozyonu, çölleşme, kasırga, hortum, küresel açlık, salgın hastalıklar” gibi afetler de işlenecek.
Bakanlık, geçen yıl şubat ayından itibaren Marmara Denizi’nde görülen müsilaj (deniz salyası) oluşumunu da bu dersin müfredatı kapsamına aldı.
Türkiye’de iklim değişikliği, ulusal ve uluslararası çalışmalar, toplumsal farkındalık konularına da yer verilecek derste, iklim değişikliğinin Türkiye’deki tarım ve hayvancılık faaliyetleri, biyoçeşitlilik, turizm ve ekonomi gibi alanlar üzerindeki etkileri tartışılacak.
İklim değişikliği ile mücadeleye yönelik ulusal ve uluslararası çalışmalara yer verilecek derste, küresel iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar işlenecek.
Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Geoteknik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Hakkı Özhan, 2021 yılında Türkiye’de çıkan yıllık plastik atık miktarının yaklaşık 5 milyon 600 bin ton olduğunu dile getirdi.
Bilim insanlarının insan kanında mikroplastik tespit etmesi mikroplastik kirlenmesinin boyutlarını ortaya koydu. Mikroplastikler, büyük plastiklerin bozulmasıyla oluşuyor ve 0,0001-5 mm boyutlarındaki plastik parçacıkları tüm dünyaya yayılıyor.
Yapılan araştırmalar, tatlı su kaynaklarından tarımsal topraklara, okyanuslardan kutuplara, ormanlardan bahçemizdeki toprağa kadar dünyanın neredeyse tüm bölgelerinde çeşitli boyutlarda mikroplastik kirlenmesinin olduğunu gösteriyor.
Geoteknik Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Mehmet Murat Monkul ve Doç. Dr. Hakkı Oral Özhan, bu önemli soruna dikkat çekmek amacıyla Polymers adlı uluslararası dergide geoteknik mühendisliği ve topraklardaki mikroplastik kirlenmesine ilişkin bir makale yayınladı.
Kamuoyunun bu konuda duyarsız olduğunu söyleyen Prof. Dr. Monkul, “Aslında kirlenmenin en önemli sebebi biziz. Yani insanların tüketim alışkanlıkları… Tüm dünyada yıllık yaklaşık 400 milyon ton plastik üretiliyor. Bazı projeksiyonlarda bunun 2050 yılında, iki katına çıkacağı belirtiliyor. Bilim dünyasının bir kısmı haricindeki kamuoyu maalesef durumun ciddiyetinin yeterince farkında değil. Esas tehlikeli nokta budur” ifadelerini kullandı.
Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Geoteknik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Hakkı Özhan da, 2018 yılında yapılan araştırmaya göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yıllık yaklaşık 52 milyon ton evsel atığın atık depolama sahalarında biriktirildiğine işaret etti.
Özhan, “Bunun sonucunda da yaklaşık 3 milyar mikroplastik parçacığının çevreye bırakıldığını görüyoruz. Sadece Avrupa ülkelerindeki veriler bile olayın boyutlarını göstermek açısından önemli bir rakam. Dünya genelinde durumun çok daha vahim olduğunu tahmin edebiliyoruz. 2021 yılında Türkiye’de çıkan yıllık plastik atık miktarı yaklaşık 5 milyon 600 bin tondur. Bu miktar ile dünya genelinde en fazla plastik atık üreten dokuzuncu ülkeyiz. Türkiye için yüksek sayılabilecek yıllık plastik atık miktarı, çevre kirliliği ve canlı sağlığı bakımından oldukça düşündürücüdür” diye konuştu.
Doç. Dr. Hakkı Özhan; ABD, Kanada, Çin, İspanya, Meksika, Almanya gibi ülkelerde yapılan çalışmaların da, atık depolama sahalarının yanı sıra, sahil toprağı, tarımsal alanlar, orman alanları, endüstriyel faaliyetlerin yoğun olduğunu, maden atıklarının biriktirildiği alanlardan mikroplastiklerin toprağa sızdığıyla ilgili birçok çalışmanın bulunduğunu kaydetti.
100’den fazla ülkede, 258 nehirde yapılan uluslararası bir araştırmaya göre Ergene, dünyanın en yoğun ilaç atığı barındıran nehirleri arasında.
Ergene Nehri, uzun zamandan beri kirliliğiyle anılıyor. Bu kirliliğin temel sebebi ise çevrede bulunan fabrikaların gerekli önlemleri almadan atık suları nehre deşarj etmesi. Bölge, geçtiğimiz günlerde yine asfalt şantiyesinden sızan zift ile gündeme geldi.
İngiltere York Üniversitesi’nin liderliğinde yapılan bir araştırmayla 100’den fazla ülkedeki en önemli 258 nehirde ilaç atıklarının yarattığı çevresel etki kapsamlı olarak incelendi. Dünyanın en saygın dergilerinden biri olarak gösterilen PNAS’ta yayınlanan çalışma kapsamında, Türkiye’den de Ergene Nehri incelendi.
TRT Haber’in haberine göre Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Turgut Tüzün Onay ve Doç. Dr. Ulaş Tezel, nehrin dokuz farklı noktasından su örnekleri topladı.
Prof. Dr. Turgut Tüzün Onay, araştırma sonuçlarına göre Ergene Nehri’nin dünyada aktif farmakolojik bileşenler açısından en kirli yüzde 20-25’lik dilimde yer aldığını söylüyor. Ayrıca, nehirde yüksek miktarda antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlarda kullanılan etken madde tespit edilmiş.
Farmakolojik bileşenler açısından en kirliler arasında, Bolivya, Pakistan ve Etiyopya gibi ülkelerin nehirleri de bulunuyor.
Prof. Dr. Onay, “Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerin nehirlerinin ilaç atıklarıyla önemli ölçüde kirlendiği ortaya konulurken, İzlanda, Norveç ve Amazon yağmur ormanlarındaki nehirlerin su kalitesi açısından oldukça temiz olduğu ortaya çıktı” diyor.
Ergene Nehri’ne günde yaklaşık 80 bin 000 ile 100 bin metreküp evsel ve endüstriyel atık su deşarj ediliyor. Kaynağından içilecek nitelikte çıkan bu önemli nehir suyu, kontrolsüz ve arıtma tesisi olmadan yapılan deşarjlar ile birkaç kilometre içinde kirleniyor. Bu, Marmara Denizi için de ciddi bir kirletici kaynağı demek.
Prof. Dr. Onay, “Bundan 25-30 yıl öncesine kadar birçok tatlı su balığına ev sahipliği yapan ve civardaki tarım alanlarına can veren nehir bugün ise adeta bir zehir deposu” dedi.
Prof. Dr. Onay kirliliğin müsilaj oluşumunu tetikleyebileceğini söylüyor. Ayrıca, su kalitesinin bozulması ve oksijen seviyelerindeki düşüşün kitle halinde balık ölümlerine ve biyolojik çeşitlilikte kritik azalmaya neden olması da bekleniyor.
Kirliliğin daha geniş çapta etkilerini anlamak için daha detaylı izleme çalışmalarına ihtiyaç var. Prof. Dr. Onay son olarak, “Su kaynaklarının kirlenmesi tarım ürünlerinde ve hayvanlarda olumsuz etkiler yarattığı gibi bölgede kanser vakalarında da önemli bir artış olduğu biliniyor” diye ekledi.
“Çevre Denetimi İstatistikleri: 2021” bülteni ülkemizde etkin bir çevre yönetimini sağlamak, çevre kirliliğini en aza indirmek, çevreyi korumak ve geliştirmek için çevre mevzuatı kapsamında yıl boyunca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen çevre denetim ve yaptırım uygulamalarına ilişkin verilerin yer aldığı Çevre Denetimi İstatistikleri her yıl düzenli olarak hazırlanarak yayımlanmaktadır.
YAYIMLANAN YÖNETMELİKLER