Dünya şimdi fosil yakıtları yakmayı bıraksa bile, atmosferde neden oldukları ısı birikimi, Grönland’ın buz erimesi kaçınılmaz olacak ve deniz seviyesini en az 27 santimetre yükseltecek.
Bilim insanları ilk kez, son 150 yılda ortalama 1,1 derecelik küresel ısınma nedeniyle Grönland buz tabakasından ne kadar minimum buz kaybı olacağını ve bunun deniz seviyelerini nasıl yükselteceğini belirlediler.
TRT Haber’de yer alan habere göre, Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması’ndan (GEUS) bilim adamları, Grönland buz tabakası mevcut hacminin yüzde 3,3’ünü veya 110 katrilyon ton buzu “kaçınılmaz olarak” kaybedeceğini açıkladı.
Kuzey Kutbu’ndaki iklim üzerine yürütülen araştırmanın başyazarı Profesör Jason Box yaptığı açıklamada, “Gerçekçi olarak, bu rakamı bu yüzyılda iki katından fazla göreceğiz. Tahminler en dip rakamlar. Küresel ısınmanın sadece devam edeceği öngörülebilir senaryoda, Grönland buz tabakasının deniz seviyesinin yükselmesine katkısı artmaya devam edecek.
Aşırı erime görülen 2012 yılını, bu yüzyılın sonlarında varsayımsal ortalama sabit bir iklim olarak aldığımızda, Grönland buz tabakasından taahhüt edilen kütle kaybı iki katından fazla artarak 78 cm’ye ulaşıyor” dedi.
Çalışma, belirsiz olabilecek tahminler yapmak için bilgisayar modellemesine dayanmadı.
Bunun yerine, uydu verilerinden elde edilen buz ölçümlerine ve bilim adamlarının buz tabakasına ilişkin gerçek dünya gözlemlerine dayanıyor. Çalışma, yalnızca Grönland’dan gelen buzul erimesinin etkisini inceliyor, diğer kutup bölgelerinde değil. Bu ayın başlarında yayınlanan araştırmalar, gezegenin diğer tarafında, Antarktika’nın “uyuyan devi”nin çöküşünün önümüzdeki yüzyıllarda gezegen ölçeğinde bir değişikliğe neden olabileceğini buldu.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği, 2053 net-sıfır emisyon hedefi yolunda emekli edilmesi gerekecek kömürlü termik santraller hakkında ekonomik bir inceleme yayımladı.
Analize göre, özelleştirilen santrallerin hemen hepsi 2030’ların ikinci yarısına kalmadan özelleştirme bedellerini ödeyerek emekli edilebilir duruma geliyor.
SEFiA’nın yayımladığı çalışmada, net-sıfır hedefine ulaşmak için yaşlı ve ekonomik ömrünü tamamlamış/tamamlamak üzere olan santrallerin devreden çıkarılmasının uygunluğu yalnızca kamu maliyesi gözünden değil, yatırımcı açısından da ekonomik olarak değerlendiriliyor.
Çalışma özelleştirilen dokuz termik santralden sekizinin1, özelleştirme tarihi itibarıyla belirli varsayımlar altında, özelleştirme bedelini ne zaman ödeyip başa baş noktasına geleceğinin hesaplanmasını amaçlıyor. Çalışmada ayrıca net-sıfır hedefleri doğrultusunda emekliye ayrılan kömürlü termik santraller hakkında dünyadan güncel örnekler de veriliyor.
Öne çıkan bulgular
-Özelleştirilen santrallerin bir kısmı, hâlihazırda özelleştirme bedelini öderken ağırlıklı bir kısmı da 2030’ların ikinci yarısına kalmadan bu bedeli ödemiş oluyor.
-Santrallerin ağırlıklı bir kısmı, özelleştirme tarihinden 2022 yılının başına kadar kabaca özelleştirme bedelinin yarıdan fazlasını karşılayacak miktarda faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr (FAVÖK) elde ediyor.
-Özelleştirilen santraller, ortalama 2032 yılında başa baş noktasına geliyor. Analiz, santrallerin özelleştirme tarihinden 2022 yılının başına dek yalnızca faiz ödediği varsayımıyla hazırlanmış olup, aynı dönemde anapara ödemeye başlamaları muhtemel görüldüğünden ortalama 2032 olarak hesaplanan başa baş noktasının daha erkene kayması beklenebilir.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, kömürlü termik santrallerin çok uzak olmayan bir gelecekte hayatımızdan çıkacağının altını çizerek şunları kaydetti:
“Türkiye’nin, 2053 net-sıfır hedefleri doğrultusunda kömürlü termik santralden elektrik üretimini terk etmesi gerekecek. Mevcut santral portföyünün ne şekilde ve hangi sıralamayla emekli edileceğinin planlanması gerekiyor. Bir yanda 2053 hedefleri doğrultusunda emekliye ayrılmayı bekleyen santraller, diğer yanda ise ülkenin arz güvenliğinin zora sokulmaması gerekliliği, detaylı bir planlamanın zorunlu olduğunu gösteriyor.” Çalışmanın yazarı İbrahim Çiftçi ise “Bu santraller için bir emeklilik planı yapılıp santral işletmecilerine belirlenen bir oranda yenilenebilir enerji yatırımı ruhsatı verilmesi, kamu açısından hem net-sıfır hedeflerine ulaşmada hem de arz güvenliğini tesis etme hususunda bir yöntem olabilir. Bu, santral işletmecileri için de sermaye atıllaşması riskinden kaçınma ve kaybedilecek nakit akışlarını telafi etmede çözüm olacak bir model olabilir.”
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, bu yıl en fazla yüzde 89,68’e kadar yükselen barajlardaki su seviyesi yaz aylarındaki sıcaklıkların etkisiyle gerilemeye devam ediyor.
Kente su sağlayan barajlardaki doluluk seviyeleri bugün itibarıyla yüzde 60’ın altına düşerek 59,94 seviyelerine indi.
Barajların doluluk oranları Alibey’de yüzde 38,44, Büyükçekmece’de yüzde 67,03, Darlık’ta yüzde 61,71, Elmalı’da yüzde 57,66, Istrancalar’da yüzde 29,98, Kazandere’de yüzde 63,25, Ömerli’de yüzde 64,4, Pabuçdere’de yüzde 52,03, Sazlıdere’de yüzde 53,38, Terkos’ta ise yüzde 57,71 olarak kaydedildi.
Söz konusu verilere göre, 2022’de bugüne kadar barajlara düşen yağış miktarı metrekareye 571,33 kilogram olarak ölçüldü.
Kente su sağlayan baraj ve göletler, 868 milyon 683 bin metreküp biriktirme hacmine sahipken su miktarı bugün itibarıyla 520,72 milyon metreküp seviyesinde ölçüldü.
İstanbul’da günlük su tüketimi ise dün itibarıyla 3 milyon 357 bin metreküp oldu.
Melen ve Yeşilçay’dan şu ana kadar alınan su miktarı 205,02 milyon metreküp olarak gerçekleşti.
İstanbul’da içme suyu arıtma tesislerinden bu yıl şehre verilen toplam su miktarı 704,15 milyon metreküp olarak belirlendi.
İSKİ istatistiklerine göre, yıllara göre “23 Ağustos” tarihli baraj doluluk oranları, 2012’de yüzde 62,96, 2013’te yüzde 61,9, 2014’te yüzde 16,93, 2015’te yüzde 71,24, 2016’da yüzde 54,57, 2017’de yüzde 64,7, 2018’de yüzde 64,96, 2019’da yüzde 61,59, 2020’de yüzde 49,99, 2021’de ise 60,28 olarak kayda geçti.
YAYIMLANAN YÖNETMELİKLER