2021 Kasım Bülteni

Ana Sayfa | Tüm Kategoriler
 
 
  • İklim Kriziyle İlgili Az Bilinen Beş Şaşırtıcı Gerçek

Küresel ısınmayı yavaşlatmak için bazı davranışlarımızı değiştirmemiz gerektiğini biliyoruz. Uçuşları azaltmak, yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrikli otomobillere geçiş yapmak ve bitkisel gıdalara ağırlık vermek gibi değişiklikler yaygınlıkla biliniyor. Ancak daha az bilinen ve iklim krizinin etkilerini belirgin bir biçimde kötüleştiren gerçekler de var.

Bunlardan beşini sıraladık:

  1. Pirinç: Birleşmiş Milletler’e göre dünya nüfusunun yarısından fazlası temel gıda maddesi olarak pirinç tüketiyor. Ancak pirinç tarımının gezegene oldukça ağır bir maliyeti var. Çeltik yetiştirmek için yüksek miktarlarda su kullanılıyor. Yoğun nemli topraktaki mikroorganizmalar, metan gazı salımına sebep oluyor. Metan ise küresel ısınmaya etkisi bakımında karbondioksite göre belirgin bir biçimde daha tehlikeli bir sera gazı. Pirinç tarımı insan kaynaklı sera gazı salımlarının yüzde 1 ila 2’sine sebep oluyor. Tarım alanlarının genişlemesi ormansızlaşmaya neden olurken, kesilen ağaçları karbon salımı kaynağı haline getiriyor. Dünyanın farklı bölgelerinden aştırmacılar, pirincin küresel ısınma üzerindeki etkisini azaltmak için, toprağın su altında kalmasını gerektirmeyen ve verimi daha yüksek mahsuller geliştirmeye çalışıyor.
  2. İnternet aramaları: Basit bir internet araması, birkaç gram karbondioksit salımına sebep oluyor. Bunun temel sebebi, aramayı yaptığımız cihazların ve kablosuz internet ağının enerji kullanımı.

Bu sayı önemsiz gibi görünse de, son verilere göre dünya çapında 4.66 milyar internet kullanıcısı var. Bu kullanıcılar her gün bir milyar saatlik YouTube videosu izliyorlar. YouTube’un ana şirketi Google’ın (Alphabet) sunucuları yenilenebilir enerjiyle çalışsa da, bu videoların tüketimi sırasında salınan karbon izleyicilerden kaynaklanıyor. İngiltere’deki Bristol Üniversitesi tarafından, 2016 yılında yapılan bir araştırma, YouTube izlemenin 11 milyon 130 bin ton karbon salımına sebep olduğunu bulmuştu. Bu, COP26’nın düzenlendiği Glasgow şehrinin karbon salımına eş.

  1. Rezervuarlar:Rezervuarların oluşturulması için toprağı su altında bırakmak, buradaki bitki ve diğer organik maddelerin çürümeye başlamasına ve çeltik tarlalarında olduğu gibi, bu alanların metan kaynağına dönüşmesine sebep oluyor. Washington State ve Vancouver üniversitelerinden araştırmacılar, rezervuarların küresel olarak insan kaynaklı sera gazı salımlarının yüzde 1,3’üne sebep olduklarını bulmuştu. Bu, yaklaşık olarak Kanada’nın toplam salımlarıyla aynı. Rezervuarlar, hidroelektrik santraller için güç kaynağı olarak kullanılıyor. Bu santraller ise yenilenebilir enerji kaynağı olarak görülüyor. Santrallerin fosil yakıtların yerine kullanılmasının, metan salımının dengelenmesine yardımcı olabileceği düşünülüyor.
  2. Peynir: Peynir, endüstriyel et ve süt üretiminde en fazla karbon salımına sebep olan ürünler arasında, sığır ve kuzu etinin ardından üçüncü sırada yer alıyor. Peynir, tüketilen her kilogram başına 13,5 kg karbondioksit eşdeğeri salıma sebep oluyor. Bu haliyle peynir, tavuk ya da hindi etini de geride bırakıyor. 1 kg peynir üretmek için, olgunlaştırma süreci sebebiyle, yaklaşık 19 litre süt kullanılıyor. Peynir yumuşadıkça süt içeriği azaldığı için çevreye etkisi de azalıyor. Küresel et ve süt sektörü, insan kaynaklı sera gazı salımlarının yaklaşık yüzde 4’üne sebep oluyor. Endüstriyel hayvancılık küresel metan salımlarının önemli bir bölümüne de katkı sağlıyor.
  3. Kız çocuklarının ve kadınların eğitimi: Kadınlar ve kız çocuklarının okula gitmesi ve fırsat eşitliğine sahip olması, iklim kriziyle mücadeleye farklı yönlerden katkı sağlıyor. Eğitim, kadınların ve kız çocuklarının iklim liderleri olmasının önünü açıyor. Çalışmalar, parlamentosunda daha fazla kadın olan ülkelerde, uluslarası çevresel anlaşmaların onaylanması şansının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Sürdürülebilirlik alanında çalışan bilim insanı Profesör Kimberley Nicholas, “Kadınların eğitimi ve toplumda güçlendirilmesi gezegen için önemli ama kız çocukları ve kadınların bu fırsatlara sahip olması sadece iklim değişikliğiyle sınırlı olmamalı. Böyle bir dünyada yaşamak istediğimiz için olmalı” diyor.
  • Marketlerde Yeni Dönem: Depozito İade Uygulaması 2 Ay Sonra Başlıyor

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sıfır Atık Projesi ile 24.2 milyon ton atığın ekonomiye kazandırıldığını belirterek, depozito uygulamasının 2022 Ocak ayı itibarıyla başlayacağını belirtmiştir. Uygulamaya göre; kağıt, plastik, cam ve metal kullanılarak üretilen ambalajlar markete iade edildiğinde ücreti geri alınabilecektir.

Çevre kirliliğini ve doğanın yükünü azaltmak için getirilen ücretli poşet uygulamasının ardından şimdi de kağıt, plastik ve metal kullanılarak yapılan ambalajlarda depozito sistemi geçerli olacaktır. Buna göre ambalaj iade edildiği takdirde ücreti geri verilecektir. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2022 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2020 Kesin Hesap Kanun teklifi görüşmeleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri ile devam etmiştir. Komisyonda milletvekillerine sunum yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sıfır Atık Projesi’ni geri dönüşüm projesi olarak görmediklerini belirterek, “Sıfır Atık Projemiz aldığı uluslararası ödüllerle bugün artık sınırları aşan uluslararası bir projeye dönüşmüş durumdadır. Şu ana kadar 116 bin kurum binamızda sıfır atık sistemini kurduk ve uyguluyoruz. 24.2 milyon ton atığı ekonomimize kazandırdık. 3 milyon ton sera gazı salımını önledik. 265 milyon ağacımızı kurtardık. Yüzde 13 olan geri kazanım oranımızı yüzde 22,4’e çıkardık. 30 milyar liralık ekonomik kazanç sağladık. İnşallah bu hızla atıkların geri kazanım oranını 2023’te yüzde 30’a çıkaracağız. Poşet kaynaklı 354 bin ton plastik atığın oluşumunu engelledik. İfadelerini kullanmıştır.

Türkiye Çevre Ajansı’mız ile depozito yönetim sistemini kurulmakta olup, Online merkezi veri sistemini ve internet bağlantılı depozito iade makinalarımızı hazırlanmaktadır. Uygulamayı 2022 Ocak ayı itibarıyla başlatacağız. Ekonomimize yıllık 4 milyar lira katkı ile on binlerce vatandaşımıza istihdam sağlayacağız” diye konuşmuştur.

  • Pandemide 25 Bin Tondan Fazla Plastik Atık Okyanuslara Atıldı

Çin’deki Nankin Üniversitesi’nin Atmosfer Bilimleri Okulu’ndan araştırmacılar, pandemi sürecinde 8 milyon tondan fazla tek kullanımlık plastik malzeme üretildiğini; bunların 25 bin tondan fazlasının okyanuslara atıldığını duyurmuştur. Bu plastik atıkların büyük çoğunluğunun insanların virüsten korunmak için edindiği tek kullanımlık ürünlerden oluştuğu vurgulanmıştır.

Araştırmacıların yayınladığı, ‘Covid-19’un neden olduğu plastik atık salınımı ve küresel okyanusların kaderi’ başlıklı makalede, Covid-19 salgınında tek kullanımlık plastik ürünlere olan talebin atmasının, halihazırda kontrolden çıkmış olan plastik kirliliği sorununu daha da artırdığı belirtilmiştir. Araştırma kapsamında, pandemi sürecinde 8 milyon tondan fazla tek kullanımlık plastik malzeme üretildiği; bunların 25 bin tondan fazlasının okyanuslara atıldığı ifade edilmiştir.

Plastik atıkların işlenmesinin özellikle Covid-19 salgını döneminde plastik ürünlere artan talebi karşılamadığına dikkat çekilen makalede şu ifadeler yer aldı:

“Ne yazık ki, plastik atıkların işlenmesi, plastik ürünlere yönelik artan talebi karşılamıyor. Bir milyondan fazla maskenin okyanuslara atıldı. Örneğin, yakın tarihli bir rapor, 2020’de okyanuslara 1,56 milyon yüz maskesinin atıldığını tahmin ediyor. Daha önceki çalışmalar, potansiyel Covid-19 plastik kirliliği sorununu ve bunun deniz yaşamı üzerindeki etkisini de gündeme getirdi. Covid-19 atıklarının deniz organizmaları tarafından yutulduğu ve ölümlerine neden olduğu bildirilmiştir.”

Ayrıca, makalede Covid-19 ile bağlantılı plastik atıkların yüzyılın sonuna kadar deniz ekosistemine vereceği zararın altı çizildi. Araştırmacılar plastik atıklar araştırması hakkında şu bilgiler verilmiştir:

“Küresel okyanusta pandemi ile ilişkili atık salınımının uzun süreli bir etkisini de bulduk. Bu yüzyılın sonunda, pandemi ile ilişkili neredeyse tüm plastiklerin ya deniz yatağına ve sahillere ulaşacağı, potansiyel olarak bentik ekosistemlere zarar vereceği öngörülüyor.”

  • ASELSAN ‘Yeşil Dünya Elçisi’ Oldu

ASELSAN, atık yönetimi çalışmaları alanında İngiltere’de gerçekleştirilen “Uluslararası Green Apple Çevre Ödülleri“nde gümüş ödül alarak “Yeşil Dünya Elçisi” olmuştur.

 

Şirketten yapılan açıklamaya göre, ASELSAN, topluma ve çevreye sunduğu değer ve katkılarla dünya arenasında ödüller almaya devam etmektedir. Atık yönetimi çalışmalarıyla İngiltere’de gerçekleştirilen ve tüm dünyada çevre otoriteleri tarafından en prestijli yarışmalar arasında gösterilen Uluslararası Green Apple Çevre Ödüllerinde gümüş ödül alan şirket, yıllardır sürdürdüğü “İklim Lideri” unvanına bir yenisini daha eklemiştir.  ASELSAN, bu ödülle birlikte “Yeşil Dünya Elçisi” olmuştur.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Haluk Görgün, sürdürülebilir yaşam sorumluluğunun bilinciyle çevreyi korumayı öncelikli görev kabul ederek çalışmalarını sürdürdüklerini bildirmiştir. Çevreyi gelecek nesillere aktarılacak bir emanet olarak gördüklerini belirten Görgün, şunları kaydetmiştir: “Günümüz modern yaşam koşulları ve tüketim süreçleri dikkate alındığında günlük hayatta oluşan atıklara yönelik tedbir alınması bireyler ve kurumlar için kaçınılmaz bir sorumluluk haline geldi. ASELSAN bünyesindeki atıkların yönetimini kapsayan, etkin ve geniş çaplı bir atık yönetimi sistemi uzun yıllardır ilgili mevzuata uygun olarak başarıyla yürütülüyor. Bireysel atıkların yönetimini de kapsayacak şekilde ASELSAN’ımız atık yönetim sistemini geliştirdi ve 2019 itibarıyla Sıfır Atık Yönetim Sistemi’ni oluşturdu. Bu sistemle atık yönetimimiz daha da güçlendi.”

 

Görgün, atık yönetimine şirket ailesinin her bir üyesinin katkı sağladığına işaret ederek 2020’de yapılan çalışmalar kapsamında çöpe giden atık miktarının yüzde 45 azaltıldığını ve çevresel risklerin minimize edildiğini anlatmıştır. Sürdürülebilir hedeflere yönelik samimi ve gerçekçi projelerin global arenada prestijli ödüllerle takdir edilmeye devam edildiğini vurgulayan Görgün, ASELSAN’ın kazandığı “Yeşil Dünya Elçisi” unvanıyla çevre ve topluma katkı konusunda da milli güç olmayı sürdüreceğini bildirmiştir.

 

ASELSAN’ın yaptığı çalışmalarla şirket yerleşkelerindeki yemekhanelerine atık ayrıştırma istasyonları konularak plastik atıklar, yemek artıkları ve diğer atıklar ayrıştırılmaya başlanmıştır. Ofislerden toplanan çöp kutuları yerine kağıt, plastik, metal, cam, biyobozunur, diğer ve pil atık kutularını içeren istasyonlar ortak kullanım alanlarına yerleştirilmiştir. Ofis ve çalışma alanlarındaki atık ayrıştırma istasyonlarının yanı sıra elektronik atıklar, bitkisel yağ atıkları için atık kutuları ile giysi ve oyuncak toplama kutuları da yerleşke giriş ve otopark alanlarına konulmuştur. Yerleştirilen oyuncak ve giysi toplama kutularına gelen malzemeler sosyal sorumluluk projeleri kapsamında Türk Kızılaya teslim edilmektedir. Doğal kaynak tüketimini azaltmak amacıyla çalışma alanlarındaki kağıt bardak kullanımına son verilerek bunların yerine kullanılmak üzere tüm çalışanlara cam bardak ve porselen kupa temin edilmiştir. Atık ayrıştırma istasyonlarıyla toplanan biyobozunur atıklar ve yemek yapımı sırasında çıkan sebze atıklarından kompost gübre elde etmek amacıyla kompost makinesi alınmıştır. Ayrıca uygun yemek artıkları için hayvan barınaklarıyla da anlaşma yapılmıştır.

 
 
×

DANIŞMANLIK TALEBİ

Danışmanlık istemek için aşağıdaki form ile bizlere ulaşabilirsiniz. Müşteri temsilcilerimiz en kısa sürede sizlere ulaşacaktır.