İklim değişikliği ve küresel ısınma dünyada büyük değişimlere neden olurken, büyüyen elektrikli araç pazarı da hükümetleri harekete geçirmiştir. Son olarak İngiltere, fosil yakıtlı araç yasağını 2030’a çektiğini duyurmuştur. Hem otomotiv piyasasında hem de diğer sanayi kollarında hızlı bir değişim olması beklenmektedir. Ülkeler de burada pay almak için art arda hamle yapmaktadır.
İklim değişikliği, küresel ısınma ve yenilenebilir enerji yatırımları salgınla birlikte uluslararası kamuoyunun en önemli konu başlıklarından biri haline gelmiş durumdadır. Ülkeler bu alandaki politikalarını gözden geçirirken atılan yeni adımlarla oluşan değişim ortamında herkes daha fazla pay almayı amaçlamaktadır. Ülkeler ayrıca daha sürdürülebilir bir ekonomi ve iklim ortamı için de bu adımları önemsediğini ifade etmektedir. Bu özellikle kent içi trafiğinin azaltılması ve hava kalitesinin arttırılması noktasında olmaktadır.
İngiltere, bu hafta, daha önce 2040 olarak açıkladığı fosil yakıtlı araç yasağını elektrikli araçların daha hızlı yaygınlaşması için 2030’a çektiğini açıklamıştır. Buna göre hibrit araçların da 2035’ten itibaren yasaklanması beklenmektedir. 2030 tarihi İngiltere’yi bu alanda 2040 taahhüdünde bulanan Fransa ve İspanya’nın önüne geçirirken İrlanda ve Hollanda ile uyumlu hale getirmektedir. Bu alanda en iddialı ülke ise 2025 ile Norveç. Analistlere göre tüm bu taahhütler hem sürdürülebilir bir çevre ve ekonomi için kaçınılmaz birer adım hem de başta büyüyen elektrikli araç ve buna bağlı olarak büyüyecek olan diğer sanayi kollarında bir pazar yarışı.
Belçika, Fransa, İspanya, Almanya, Japonya, ABD, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Macaristan ve Türkiye’deki şirketler, buna adapte olmak zorunda kalacak veya İngiltere’nin otomobil pazarındaki paylarını kaybetmeyi göze alacaklardır. Bu sadece İngiltere ile sınırlı kalmayacak elektrikli araç ve şarj istasyonu ile ilgili yatırımları ilk atan ülkeler büyük avantaj sağlayacaktır. Uzmanlara göre elektrikli araçların geçişine yatırım yapmak, otomobil üretimindeki istihdamları güvence altına alacaktır. Aynı zamanda akü, hızlı şarj istasyonları ağı, şebeke güncellemeleri, daha fazla yenilenebilir enerji üretimi ve geleceğin araç teknolojilerinin (haritalar ve uygulamalar gibi) geliştirilmesinde yeni istihdamlar yaratacaktır. Türkiye’nin son dönemde üzerinde çalıştığı yerli elektrikli aracı ve özel şirketler tarafından gerçekleştirilen elektrikli şarj istasyonu yatırımları da bu anlamda yarışa dahil olduğunu göstermektedir.
Avrupa Ulaştırma ve Çevre Federasyonu tarafından yapılan araştırmaya göre, AB otomobil üreticilerinin elektrikli araç üretim planlarını hızlandırması halinde, otomotiv sektöründeki iş rakamlarının mevcut istihdam seviyelerinin yüzde 108’ine yükselebileceğini ortaya koymaktadır. Buna göre AB’de, 2030 yılına kadar 206 bin net ek istihdam yaratılacaktır. Elektrikli araçlara geçişin net istihdam etkisi Fransa’da 66 bin ila 71 bin arası iş imkanı ve İspanya’da 23 bin 185 iş imkanı olacaktır. Almanya’da, düşük karbonlu taşımacılığa geçiş, 2030 yılına kadar 145 bin istihdam yaratacaktır. Diğer araştırmalar da AB genelinde içten yanmalı motor (ICE) kullanan arabalardan elektrikli araçlara geçişin olumlu makroekonomik etkilerini göstermektedir.
İngİltere’nin aldığı kararın küresel etkisi de olması beklenmektedir. BM Comtrade veritabanına göre Türkiye, toplam otomobil ihracatının yüzde 8.1’ini İngiltere’ye yapmaktadır. İngiltere, 15 büyük binek araç ihracatçısı ülkeden 8’inin ihracatının önemli bir yüzdesini oluşturmaktadır. Bu Almanya için yüzde 12.6, Belçika için yüzde 20.4, İspanya için yüzde 11 ve Fransa için yüzde 7.6.
HATAY’ın Reyhanlı ilçesinde mozaik ve heykel sanatçısı Mervan Altınorak, hurda ve plastik atıkları ile kelaynak kuşu ve kartal heykeli yapmıştır. Çevresel atıkların doğadaki kuşları çok olumsuz etkilediğini söyleyen Altınorak, “Maalesef kuşlar atılan çevresel atıklardan olumsuz etkileniyor. Bunlara değinmek amacıyla kartal ve kelaynak heykeli yaptım. Kelaynak kuşu nesli tükenmeye yüz tutmuş kuş çeşididir. Çevresel atıkların yanı sıra elektronik atıkların kuşlara ve çevreye verdiği zararları ve bunların hayvanlara verdiği olumsuzlukları anlatmak amacıyla heykelleri yaptım. Yaparken de metal atıklardan zincir, bilye, buji, balata gibi oto yedek parçaları kullandım. Kelaynakta ise evsel atıklardan çatal ve elektronik materyal kullandım” ifadelerini kullanmıştır.
Yaşar Üniversitesi, binlerce kişiye istihdam yaratan rüzgâr enerjisi santralları çalışanlarının niteliğinin yükseltilmesi amacıyla İzmir’de uluslararası bir eğitim merkezi açmaktadır. Üniversitenin, Avusturya Kalkınma Ajansı katkıları, Avusturyalı ve Türk proje ortakları ile sektör bileşenleriyle birlikte başlatacağı proje, ülkemizde 10 yılda 10 kat artış gösteren rüzgâr enerjisi santrallarının, servis ve bakım hizmetlerinde çalışacak personelin kalifikasyonunun yükseltilmesi için hayata geçirilecektir. YAŞAR Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Başkanı Dr. Emrah Bıyık, ülkemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi alt yapısının ilk olarak 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu olduğunu hatırlatmıştır. Bıyık, “2011-2020 dönemi için Avrupa Birliği uyumu kapsamında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Eylem Planı ile de çevre dostu enerji kaynaklarına yönelim hedefleri belirlendi. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde de rüzgâr öne çıkan üretim kaynağı olarak görülebilir. Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası’na göre, Türkiye rüzgâr enerjisi potansiyeli, 48 bin MW olarak belirlenmiş durumda. 2020 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla ülkemiz tüm enerji santrallarının toplam kurulu gücü 93 bin 207 MW’a ulaştı. Ülkemiz kurulu gücünün kaynaklara göre dağılımına baktığımızda ise yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralları (hidrolik enerji, güneş, rüzgâr, jeotermal) 45 bin 743 MW, termik kaynaklı elektrik üretim santralları (doğal gaz, kömür, diğer kaynaklar) 47 bin 464 olduğu görülmektedir. Toplam kurulu gücün yüzde 49’unu oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralları içerisinde, rüzgâr enerjisine dayalı üretimin payı ise Eylül 2020 verilerine göre, toplam güce oranı yüzde 8.66 ile 8 bin 77 MW olduğu görülmekte” ifadelerini kullanmıştır.
Ülkemizin rüzgâr kapasitesinin türbin teknolojilerindeki aralıksız gelişmeler nedeniyle arttığına dikkat çeken Dr. Emrah Bıyık, “Hazırlanan eylem planları doğrultusunda, ülkemizde kurulu gücü her geçen gün artan ve 10 yılda 10 kat artış gösteren rüzgâr enerjisinde Türkiye’nin 2030 yılında 25 bin MW’a ulaşacağı öngörülüyor. Üretim kaynaklarının servis, bakım hizmetlerinin sağlanmasına bağlı olarak nitelikli personel ihtiyacı da artmakta. Türkiye’de rüzgâr enerjisi binlerce kişiye istihdam sağlıyor. Yatırımlar arttıkça bu alandaki insan kaynağı ihtiyacı da aynı ölçüde artmaya devam edecek” diyerek sektördeki kalifiye ve yetişmiş eleman ihtiyacının da artacağına dikkat çekmiştir.
Dünyada başta rüzgar ve güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yönelim hızla artmıştır. Bu artışta şüphesiz en büyük pay kısa sürede içerisinde ortaya çıkan yeni teknolojilere bağlı olarak düşen maliyetler ve artan verimlilik oranlarıdır. Aynı zamanda daha sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre içinde olmazsa olmaz bir konuma ulaşan yenilenebilir enerji teknolojileri artık çok sayıda büyük devletin de en büyük önceliği arasındadır.
Bu kaynaklardan güneş enerjisi ise uluslararası kurumlar tarafından diğerlerine göre bir adım daha önde büyümesini sürdürmektedir. Özellikle son 10 yılda güneş enerjisi teknolojilerindeki maliyetlerin hızla aşağı düşmesi yatırımcılar için de büyük bir fırsat olarak görülmektedir. Son dönemde güneş enerjisinin diğer yenilenebilir enerji türlerine göre avantaj sağlamasının bir nedeni de sektördeki yeni teknolojiler. Boğaziçi Üniversitesi Enerji Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (EPAM) Prof. Cem Avcı ve Prof. Gürkan Kumbaroğlu tarafından yapılan araştırmaya göre dünyada gittikçe yaygınlaşan çift taraflı güneş panelleri tek tarafları panellere göre yüzde 10 ila 45 arasında daha fazla enerji kazancı sağlıyor. Çift taraflı paneller güneş tarlalarının altına serilen beyaz çakıllar sayesinde yerden yansıyan ışınlardan da faydalanmaktadır.
Yapılan çalışmada 35 MWe kurulu güce sahip bir çift yüzeyli cam-cam güneş enerjisi santrali için ekonomik analiz gerçekleştirilmiştir. Üretimin ilk 10 yılı için YEKDEM mekanizmasındaki alım fiyatları varsayılırken devamında simülasyonu ile geçmiş verilere dayalı olarak farklı olasılık dağılımları ile fiyat projeksiyonları kullanılmıştır. Ekonomik analiz kapsamında bir çift yüzeyli cam-cam panellerin değerleri aynı kurulu güce sahip standart tek yüzeyli paneller ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucu çift yüzeyli panel yatırımının proje ömrü boyunca önemli getirisi olduğu belirtilmiştir. Analiz kapsamında tek yüzeyli panellerden oluşan santral 100.3 milyon dolar gelir getireceği hesaplanırken çift yüzeyli panellerden uluşan santraldan 112.6 milyon dolar gelir hesaplandı. Ayrıca 3.5 milyon dolarlık ilave yatırımın 12.3 milyon dolar ilave kazanç sağladığı görülmüştür.
Keçiören Belediyesi, ilçede kurulan semt pazarından toplanan sebze-meyve atıklarını gübre üretim merkezindeki kompost makinesiyle çevre dostu gübre haline getirmektedir.
Üretilen gübreler ise ilçedeki park ve bahçelerinde yeşil alanlarında kullanıyor veya organik sebze ve meyve atıklarını getiren vatandaşlara hediye etmektedir. Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, “Sürdürülebilir çevreye katkı sağlamak, ülke kaynaklarımızı verimli kullanmak ve gelecekte çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına üzerimize düşeni yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde de çevre konusundaki proje ve yatırımlarımızı artırarak sürdüreceğiz” ifadelerini kullanmıştır.
YAYIMLANAN YÖNETMELİKLER
06.12.2020 tarih ve 31296 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikler / tebliğler;