Almanya 2050 Yılına Kadar Karbondioksit Salımını %95 Oranında Düşürmeyi Planlıyor
2030 yılına kadar kayıt altına alınacak yeni otomobillerin sıfır emisyon standartlarında olması konusunda resmi bir karar almayı planlıyor. Karar Almanya’nın 2050 yılına kadar karbondioksit salımını %95 oranında düşürme programının bir parçası olacak.
Almanya Ekonomi Bakanı müsteşarı Rainer Baake, Almanya’nın ulaşımdan karbon salımını azaltmasının vaktinin artık zamanı geldiğini, 1990’lardan beri ulaşımdan karbondioksit konusunda hiç bir azaltım yapılmadığını belirtiyor. Baake özellikle 2050 yılındaki hedefi yakalamak istiyorlarsa 2030 yılına kadar sayılan tüm otomobillerin elektrikli otomobil olması gerektiğini söyledi.
Almanya özellikle elektrikli arabalarda yaklaşık 13 bin TL’lik, hibrit arabalarda ise 10 bin TL’lik peşin ödemeler ile sunulan yaklaşık 3 milyar TL’lik devlet yardımı ile de bu değişimi kolaylaştırıyor. Çevre Bakanlığı bu programın 2020 yılına kadar 500 bin elektrik arabanın satışını kolaylaştıracağını planlıyor, bu da ülkenin karbon emisyonunu yaklaşım %40 oranında azaltması anlamına geliyor.
Petrole %90 oranında dışarıya bağımlı bir ülke için bu değişim örnek alınacak mantıklı bir değişim olarak gözükse de maalesef Türkiye’de vergiler nedeniyle elektrikli otomobillerin geleceği çok umutlu değil. Türkiye’de 2015 yılında 85kW altı 15 adet, 121kW üstü ise 76 adet olmak üzere 91 adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşti. Ekonomik olarak 150 bin-200 bin liralık elektrikli arabalar çekici değil, aynı zamanda şu anda elektrikli arabaların şarjı için büyük bir altyapı eksikliği de söz konusu.
Yakın zamanda elektrikli arabalarda lider şirket olarak gözüken Tesla da Türkiye pazarına gireceğini açıkladı. Şirket, son derece çekici ve uygun fiyatlara sahip elektrikli otomobiller piyasaya sürecektir ama altyapıdaki ve ekonomik eksikliklerin kapanması elektrikli arabaların geleceğini belirleyecek noktalar olacak.
Toprak ayak izi nasıl küçülür?
TEMA Vakfı hem 12 Haziran Toprak Bayramı hem de 17 Haziran Dünya Çölleşme İle Mücadele Günü olmasından hareketle, toprak ayak izinin önemiyle ilgili bir mesaj yayınladı..
Toprak ayak izi, tükettiğimiz ürün ve hizmetlerle gezegene ne kadar baskı yaptığımızı ifade ediyor. Toprak ayak izi hesaplanırken, tıpkı su ayak izi gibi, sadece ülke içinde yapılan üretim değil, ithalat yoluyla karşılanan tüketim de dikkate alınıyor. Bu nedenle, toprak ayak izinin hesaplanmasıyla, ülkelerin kendi toprakları dışında başka ülkelerdeki toprağa ne kadar ihtiyaç duydukları da ortaya çıkmış oluyor. TEMA Vakfı’nın paylaştığı bilgilere göre bir ülkenin hayvansal ürün tüketimi, motorlu taşıt kullanımı, sanayi ürünü tüketimi, şehirleşme için kullandığı araziler, toprak ayak izinin büyümesine katkıda bulunan önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Ne kadar çok tüketirsek toprak ayak izimiz de o kadar büyüyor. Bu nedenle daha az tüketmeye yönelik alışkanlık değişiklikleriyle toprak ayak izimizi kontrol altında tutmamız gerekiyor. Üstelik daha az tüketmek, daha az atık üretmek anlamına geldiği için sadece toprak üzerinde değil su, hava ve iklim değişikliği üzerinde de olumlu etki yapıyor.
Batman Üniversitesi Kendi Elektriğini Üretecek
Batman Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümünde geliştirilen “Güneş Bacası” sistemiyle elektrik üretilecek. Batı Raman Kampüsü’ nde kurulan “Güneş Bacası” sistemiyle ilk etapta elde edilecek elektrikle çalıştırılacak dalgıç pompalarla Dicle Nehri’nden su pompalanarak üniversite arazisinin sulanması ve yemekhanenin elektriğinin karşılanması hedefleniyor.
Proje kapsamında Güneş Bacası sistemi kurulup, güneş ışınlarını kollektörler yardımıyla toplayarak güneş enerjisinden, bacanın içerisinde bir hava akımı oluşturarak, bu hava akımından da içerideki fan yardımıyla da elektrik üretme deneylerine başlandı. Sistemin üniversitenin kaynaklarıyla yapıldığı ve pasif yollarla güneş enerjisinden elektrik ürettikleri üniversite yetkilileri tarafından belirtildi.
Her Yıl 5 Haziran Tarihinde Kutlanan Dünya Çevre Günü Kapsamında Anma Pulu Basan PTT A.Ş., 2016 Yılı Teması Olarak “Ozon Tabakası”nı Seçti.
Ozon Tabakasının korunması temalı anma pulu ve tanıtma kâğıdı çalışmaları PTT yetkilileri ve Bakanlığımız ortak çalışmalarıyla yürütülmüştür. Anma pulunun tasarımı ise Eren Evin Kılıçkaya BOĞ tarafından yapılmıştır. Anma pulu ile birlikte, ozon tabakasının canlı yaşamı için önemi ve ozon tabakasının incelmesinin sonuçlarını içeren tanıtma kâğıdı da basılmıştır. Pul için tıklayınız.
Türkiye 2016 Yılı Ozon Tabakasını Koruma Onur Madalya Aldı
Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında küresel çevre sorunlarının çözümüne yönelik yapılan çalışmaların başlangıcını oluşturan ve 197 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, bugüne kadar ulaşılan başarılı uluslararası çevre anlaşması olarak kabul edilmektedir. Ülkemizin 1991 yılında taraf olduğu “Montreal Protokolü” ile ilgili ulusal ve uluslararası çalışmaların izlenmesi Bakanlığımız koordinasyonunda gerçekleştirilmektedir. Ülkemiz de ozon tabakasının korunması için taraf ülkelerin çabalarına ortak olmuş ve ilgili tüm sektörlerin katkıları ile başarılı çalışmalara imza atmıştır. Bu başarı aynı zamanda küresel iklim değişikliği çalışmalarına da önemli katkılar sağlamaktadır. Ülkemiz de üretimi yasak olan Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin ithalatına yönelik sıkı kota önlemleri uygulanmaktadır. 2009 yılında 4800 ton olan OTİM ithalatına izin verilen miktar 2016 yılı için 400 tona indirilmiştir. Bu kapsamda Montreal Protokolünün uygulanmasında başarılı ülkeler arasında yer alan ülkemize Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından 25 Mayıs 2016 tarihinde Türkmenistan’ın Aşkabat kentinde düzenlenen Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ozon Ağı Toplantısında Ozon Tabakasını Koruma Onur Madalyası verilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin (OTİM) azaltılmasına yönelik çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.
“ÇED OLUMLU” VEYA “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR” KARARI BULUNAN PROJELERDE YAPILACAK KAPASİTE ARTIŞI VE/VEYA GENİŞLETİLMESİ PLANLANAN PROJELERE İLİŞKİN TEBLİĞ
08.06.2016 tarih ve 29736 sayılı resmi gazetede yayımlanan tebliğ kapsamında “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan ve eşik değeri olan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması durumunda:
“ÇED Olumlu” kararı bulunan projelerde;
Planlanan artış veya artışlar toplamı Yönetmeliğin Ek-2 listesinde yer alan eşik değer ve üzerinde ise, Yönetmeliğin 16 ncı maddesi kapsamında hazırlanacak proje tanıtım dosyası ile Valiliğe; Ek-1 listesinde yer alan eşik değer ve üzerinde ise, Yönetmeliğin 8 inci maddesi kapsamında hazırlanacak ÇED başvuru dosyası ile Bakanlığa başvuru yapılması, gerekmektedir.
“ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelerde planlanan artış veya artışlar toplamı Yönetmeliğin Ek-2 listesinde yer alan eşik değer ve üzerinde ise mevcut proje kapasitesi ile toplanması ve bu toplamın; Yönetmeliğin 16 ncı maddesi kapsamında hazırlanacak proje tanıtım dosyası ile, ilgili Valiliğe; Ek-1 listesinde yer alan eşik değer ve üzerinde kalması durumunda Yönetmeliğin 8 inci maddesi kapsamında hazırlanacak ÇED başvuru dosyası ile Bakanlığa başvuru yapılması gerekmektedir.
SERA GAZI EMİSYONLARININ TAKİBİ HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
29.06.2016 tarih ve 29757 sayılı resmi gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğinde; Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmeliğin sera gazı emisyonlarının raporlanması ile ilgili 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b) 7 nci ve 8 inci maddesi 1/1/2017 tarihinde,”
Geçici madde ile 2015 ve 2016 yıllarına ait sera gazı emisyon raporları Bakanlığa 30/4/2017 tarihine kadar sunulması getirilmiştir.