2016 Ekim Bülteni

Ana Sayfa | Tüm Kategoriler
 
 

Türkiye, Enerji Geleceği Konusunda Önemli Bir Yol Ayrımında

Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı Dünya Enerji Kongresi karbon üretimi düşük bir toplum yaratma hedefinin önemini gözler önüne seriyor. Son günlerde yapılan tartışma ve sunumlar kömür endüstrisinin mutabık kaldığı vahim tabloyu net bir şekilde yansıtıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (International Energy Agency-IEA) World Energy Outlook raporu 2015 yılında yenilenebilir enerji seçeneklerine yapılan yatırımların, ilk kez, küresel elektrik talebi artışını karşılayacak miktarın üzerinde olduğunu gösterirken, kirli kömür değer kaybetmeye devam ediyor. Son iki yılda devreye alınan santrallerin yarısından fazlasının yenilenebilir enerjiye yönelik olması bu görüşü kuvvetlendiriyor. Fosil yakıtlı elektrik üretimi hayatta kalmak için mücadele ediyor. Hükümetler tarafından devlet yardımları, kârlı tarife garantileri, CO2 emisyon sertifikası ödenekleri gibi avantajlı şartlar sağlanmazsa, kömür madenciliği ve kömür yakma teknolojilerinin başarılı bir yol izlemesi mümkün görünmüyor. Bu paralelde “Temiz Kömür” gibi konseptlerin övülmesi ve öne çıkartılmasının iklim değişikliğini engelleme açısından bir karşılığı bulunmuyor. Karbon yakalama ve depolamanın (CCS) hem teknik hem ekonomik hem güvenlik hem de güvenilirlik açısından zayıf bir emisyon azaltma teknolojisi ve gerçekten riskli bir yatırım seçeneği olduğu düşünüldüğünde, bu alternatifin tek amacının kömür yakmaya devam etmek olduğu anlaşılıyor. Mevcut yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği çözümleri ise, karbon yakalama ve depolama teknolojisine ihtiyaç duyulmadığını çok daha net bir biçimde gösteriyor.
Kömür endüstrisi, Dünya Enerji Kongresi’ndeki söylemleriyle gelecekteki enerji üretimindeki yerini korumaya çalışıyor. Özellikle de 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girecek olan BM Paris Antlaşması kapsamında ülkelerin uygulaması gereken iklim koruma önlemleri göz önünde bulundurulduğunda.

 

 

Zehirli Gazlar Türkiye’ ye ulaştı mı?
Musul`un güneyinde bulunan kükürt üretim tesislerindeki patlama sonucunda oluşan zehirli gazların Türkiye`yi etkileyeceğine ve asit yağmurlarına neden olacağına dair haberler basınımızda yer almaktadır. Kükürt yangını olayı Musul`un 50 km kadar güneyinde gerçekleşmiş ve ilk defa NASA tarafından 22 Ekim 2016 günü duyurulmuştur. Gelinen süreçte, yangının sona erip ermediği konusunda herhangi bir bilgi mevcut olmayıp, haber kaynaklarında yangının söndürülmesinin 2-3 gün alabileceği belirtilmektedir.
Bilimsel kaynaklarda, Kükürt Dioksitin (Sülfür Dioksit, SO2 ) atmosferdeki yaşam süresi yaklaşık olarak 1- 4 gün arasında verilmektedir. Bu süre atmosferin kirlilik durumuna göre değişmektedir. Temiz bir atmosferde yaklaşık 4 güne kadar havada kalan SO2 , atmosferde başka kirleticilerin bulunması durumunda daha çabuk dönüşüme uğramaktadır. 20 Ekim tarihinde başlayan ve ne kadar süre devam ettiği bilinmeyen kükürt yangını sonucu oluşan kükürt dioksit (SO2 ) emisyonlarının, 24 ve 25 Ekim tarihlerinde Türkiye` nin güney sınırlarındaki bazı şehirlerimizi etkilediği, hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonlarının ölçümlerinden hem de NASA uydusu üzerinden OMI (OzoneMonitoringInstrument) ile yapılan SO2 ölçümlerinden anlaşılmaktadır. SO2 emisyonlarının, 26 Ekim`den itibaren İran ve Türkmenistan üzerinden Rusya üzerine hareket ettiği ve Türkiye`yi etkilemediği OMI ölçümlerinde görülmektedir.

 

80 İlin Havası Kirli Çıktı
Türkiye’de yılda yaklaşık 32 bin kişi hava kirliliğine bağlı hastalıklardan yaşamını yitiriyor. “Görünmez katil” olarak da ifade edilen hava kirliliği kalp krizi, kanser, felc¸, alzheimer, parkinson, astım atakları, düşük sperm kalitesi gibi sorunlara yol açıyor.
Uzmanlar, hastalıkların temel nedeni olan küçük partiküllerin (PM 2.5) ülke genelinde ölçümünün yaygın olarak yapılamadığını belirterek “Bu durumillerimizin havasının ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymamızı engelliyor. Acilen ülke genelinde, saç telimizden daha küçük çapa sahip olan bu ölümcül partikülleri hava istasyonlarımızda ölçmeye başlamamız gerekli” dediler.
2015’ in en kirli ilinin Iğdır, en temiz ilinin ise Çankırı olduğu ortaya çıktı. İstanbul’un en kirli ilçesinin ise Esenyurt olduğunu söyledi. İstanbul’ un 2015’ te yıl boyu partikül madde (PM) ortalaması 53 µg/m3 iken, bu kirlilik değeri Şirinevler’de 58, Başakşehir’de 60, Yenibosna’da 63, Kâğıthane’de 72 ve hatta Esenyurt’ta en kirli il olan Iğdır’ı da aşarak 113 µg/m3 çıkmıştır.

 

 

Eskişehir-Tepebaşı’nda Zirai Ambalaj Atıkları Toplanıyor
Tepebaşı Belediyesi, zirai ilaç ambalaj atıklarını toplamak ve kullanıcılarda bu yönde alışkanlıklar edindirmek amacıyla Sakintepe Mahallesi’nde pilot çalışmalar başlattı. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, ülkemizde tarım ilacı ambalaj atıklarının bertarafında kimyasal ürünün kullanımından sonra ambalaj atıkları ya yakılmakta ya da gelişigüzel doğaya terk edildiği belirtildi.
Bu atıklarının yakılması veya gelişigüzel doğaya terk edilmesinin önemli ölçüde toprak, su ve hava kirliliğine neden olduğu, dolayısıyla toplum sağlığını tehdit ettiği anlatılan açıklamada, “Tepebaşı Belediyesi olarak zirai ilaç ambalaj atıklarını toplamak ve kullanıcılarda bu yönde alışkanlıklar edindirmek amacıyla Sakintepe Mahallesi’nde pilot çalışmalar başlatılmıştır. Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ve Veteriner İşleri Müdürlüğü’nün ortak yürüttüğü proje kapsamında, Sakintepe Mahallesi’nde tarım üreticileri ile konuşulmuş, bilinçlendirme çalışmaları yapılmış ve 1 noktada zirai ilaç ambalaj atıkları için toplama kafesi yerleştirilmiştir. Bunun yanında üreticilerin sebze fidelerinde kullandıkları ve yakarak imha ettikleri viyolları geri dönüşüme kazandırmak için ise geri dönüşüm konteynerı yerleştirilmiştir. Çalışmada çevre kirliliğinin önlenmesi ve üreticiler tarafından oluşturulan atıkların tehlikeli atıklar kapsamında bertaraf edilmesi amaçlanmıştır” denildi.

 

Kenevir Üretimi 19 İlde Yasallaştı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 29.09.2016 tarih 29842 sayılı Resmi Gazete’ de Kenevir Yetiştiriciliği ve Kontrolü Hakkında Yönetmelik yayımlayarak 19 ilde izin alınması şartıyla kenevir üretimine izin verildi. Resmi Gazete’ de yayımlanan karara göre izinli kenevir yetiştiriciliği; Amasya, Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde ve bu illerin bütün ilçelerinde yapılabilecek. Fakat Yönetmelik çerçevesinde belirlenen hükümlere uymak şartı ile bilimsel araştırmaamacıyla ana veya tali bitki olarak kenevir yetiştiriciliğine belirtilen bölgeler dışında da izin verilebilecek. Kenevir yetiştiriciliğine getirilen düzenleme ile bu ürüne bağlı uyuşturucu madde üretiminin engellenmesinin sağlanmasına yönelik izinli ve izinsiz kenevir yetiştiriciliğine dair yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlendi. İhtiyaç hallerinde yetiştiricilik bölgelerini azaltmak veya çoğaltmak için Bakanlık yetkili kılındı. Bu kapsamda, Bakanlık yeni yetiştiricilik bölgeleri ihdas edebileceği gibi mevcut yetiştirme bölgelerini de iptal edebilecek. Yönetmeliğe göre yetiştiricilik izni; lif, tohum, sap ve benzeri amaçlara yönelik başvurularda en fazla bir üretim dönemi, bilimsel araştırmalar için yapılan başvurularda proje uygulama süresi dikkate alınarak en fazla üç yıl geçerli olacak.
Kenevirin kullanıldığı başlıca sektörler; İlaç yapımı, kâğıt yapımı, yakıt yapımı (bio yakıt), kumaş yapımı, otomotiv sektörü, petrol ve petrokimyanın kullanıldığı her alanda alternatif, kozmetik ve sabun yapımı gibi. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretmekte ve dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkmaktadır. Bir ağaç 20-50 yılda yetişirken, kenevirse dört ayda yetişmektedir. Dönüşümlü ziraatta uygun yaz bitkisidir, dünyanın her yerinde kolaylıkla yetişir. Ayrıca çok az suya ihtiyaç duyar. Kendisini böceklerden korumak için tarım ilacına ihtiyacı yoktur, dayanıklıdır. Yani kenevirle yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşsa tarım ilacı sektörüne de gerek kalmaz. Bataklık kurutmada çok etkilidir. Tüm petrokimya ürünleri yenilenebilir olarak kenevirden daha ucuza üretilebilir. AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini, ayrıca ağrıyı azaltmada kullanılmakta ve iyi bir radyasyon temizleyicidir.

Paris Anlaşması sonrası Dünya ve Türkiye’ deki Durum
Aralık 2015’te Paris’te gerçekleştirilen iklim zirvesinde (COP21) kabul edilen; 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta imzaya açılan Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için gereken “küresel sera gazı salınımlarının en az yüzde 55’ini temsil eden en az 55 taraf devlet tarafından resmen kabul edilme” şartı Avrupa Birliği’nin olağanüstü bir hızla anlaşmayı onaylamasının ardından 21 Eylül 2016 itibariyle sağlanmış oldu. Böylelikle küresel iklim değişikliği mücadelesinin çerçevesini düzenleyen Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için hiçbir hukuki engel kalmadı. Paris Anlaşması ve tetiklediği gelişmeler her şeyden önce küresel ekonominin, endüstrilerin, sektörlerin artık geri dönülmez bir şekilde dönüşeceğine işaret ediyor. Fosil yakıtlara dayalı sosyo-ekonomik sistemlerin tamamen yenilenebilir enerjiye dayalı bir yapıya evrilmesi bir zorunluluk. Hatırlamak gerekirse, geçen aralık ayından başlamak üzere 3.4 trilyon dolar üzerinde maddi varlık yöneten ve sayıları 500’ü geçen kuruluş fosil yakıt üretimine yönelik faaliyet sürdüren şirketlere yatırım yapmaktan vazgeçtiklerini/vazgeçeceklerini açıkladı. Özel girişimciler iklim krizine yanıt üretebilecek yeni teknolojiler için yeni kaynaklar ayırıyor. Yalnızca ABD bu teknolojilere gelecek beş yılda şimdikinin en az iki katı kaynak ayıracağını ilan etti. Yerel yönetimlerin, özellikle de şehirlerin iklim mücadelesinde etkinliğinin arttığını gözlemliyoruz. Lima-Paris Eylem Gündemi kapsamında şimdiye dek 2364 şehir, 167 bölgesel idare, 2090 şirket, 448 yatırımcı ve 236 sivil toplum örgütünün iklim tedbirlerini kamuoyu ile paylaştığı görülüyor. Bunun yanında 119 ülkeden 7100 şehirde yerel yönetim çeşitli bağlantılı inisiyatiflerin imzacısı olduğu belirtilmektedir.Paris’teki iklim zirvesinden üç ay sonra Çin ve Hindistan gibi devlerden kritik hamleler geldi. Çin petrole $40/varil taban fiyatı biçti, ayrıca ülkede kurulması planlanan kömürlü termik santrallerin çoğunu beklemeye almaya dair niyetini açıkladı. Hindistan ayrıca 2022 itibariyle yenilenebilir enerji kurulu gücünü 175 GW’ye çıkarmayı hedeflerken Fransa ile beraber Güneş İttifakı girişiminin lokomotifliğini yapmakta. Eylül ayında varılan bir anlaşmada ABD-Çin’in birbirlerinin 24 milyar dolara varan fosil yakıt teşviklerini şeffaf şekilde kontrol edecekleri ve azaltmak için yollar arayacakları açıklandı. İklim bilimciler ortalama sıcaklıkların geçtiğimiz 115 bin yıldaki en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı ve benzer olumsuz rekorları artık hemen her gün duymak mümkün. 2015 yılı analizlere göre modern ölçümlerin yapıldığı yılların en sıcağı olarak tarihe geçti. Türkiye açısından bakıldığında verilen niyet beyanı son derece zayıf kaldı, elbette bu durum pek çok eleştiriyi de beraberinde getirdi. 30 Eylül 2015 tarihinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına sunulan niyet edilen ulusal katkı dokümanına göre Türkiye, her şeyin şu anki gibi seyrettiği senaryoya kıyasla 2030 yılında sera gazı salınımlarını toplamda yüzde 21 oranında azaltmayı taahhüt etti. Türkiye, salınımlarının belli bir yılda tepe noktasına çıkacağını ve ondan sonra düşüşe geçeceğini vaat eden ülkelerin yaptığı şekilde bir tepe yılı belirlememiş, dolayısıyla hem 2030’a kadar, hem de sonrasında salınımlarının artmaya devam edeceğini ve yakın gelecekte bir azaltım eğilimine girmeyi düşünmediğini ilan etmiş oldu. 2014 yılı toplam sera gazı salınımları 1990 yılına göre yüzde 125 artış gösterdi. 1990 yılında kişi başı karbondioksit eşdeğer salımı 3,77 ton/kişi olarak hesaplanırken, bu değer 2014’te 6,08 ton/kişi olarak hesaplandı. Yıllar bazında bakıldığında Türkiye’nin sera gazı salınımlarında giderek artan bir ivmeye sahip olduğu görülüyor. Paris Anlaşması sürecinde Türkiye’nin gerek hedeflerin çok düşük olması gerekse de bu düşük hedeflere ulaşmak için bile maddi destek istemesi, iklim değişikliğiyle mücadelede dünyadaki etkisiz ülkelerden biri haline getirdi.

 
 
×

DANIŞMANLIK TALEBİ

Danışmanlık istemek için aşağıdaki form ile bizlere ulaşabilirsiniz. Müşteri temsilcilerimiz en kısa sürede sizlere ulaşacaktır.